31 Mart seçimlerinin seçmen kütükleri, peşine taktığı birçok şaibeyle birlikte askıdan indi. Altı ayda yüzde yüz artan seçmen sayıları, bir daireye sığışan 122 seçmen, metruk evde, boş arsada oturan seçmenler vesikalarıyla ispat edildi.
Şimdi top YSK’da. Nüfus müdürlükleri ve muhtarların sebep olduğu bu şaibeleri bakalım nasıl temizleyecek. Hukuki işlem başlatacak mı, yoksa olduğu gibi bırakacak mı? Böylece yapanların yanına kâr mı kalacak? Bekleyip göreceğiz.
Neticede üç maymunun oynanma ihtimali yok. Bana göre, bu işin en kısa yoldan çözümü parmak boyası. Ne hikmetse, muhalefet bütün şaibeli durumları ispat ediyor da, parmak boyası çaresinden söz etmiyor.
Meclis açılınca verin önergenizi, Hindistan mı, nereden geldiyse daha önce, 3.5 TıR daha geliversin. Sahte seçmen, mükerrer oy derdi de bitiversin. Bu kadar basit. Önerge reddedilirse…
Başka lafım yok. O zaman bu espri gerçek olur. Yaşlı amca, oy verme odasına girince görevliye sorar: “Karım oyunu kullanmış mı?” Görevli: “İsmi neydi teyzemin?” Amca: “Mualla” Görevli listeye bakıp “Kullanmış” deyince…
Amca: “Tüh yine görüşemedik desene.” Görevli: “Niye boşandınız mı?” Amca: “Yok evladım 10 sene önce öldü. Her seçimde benden önce geliyor, denk gelemiyoruz.”
★ ★ ★
Hayali oy, sahte seçmen derken Türk siyasetinin 31 Mart 2019’a doğru geldiği noktayı, Bahçeli Bey, bir cümleyle özetledi: “Gocunan varsa, gocuk giysin.” “Ne demek bu” filan demiyorum. Anladınız siz.
Rüya gibi
AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir başkan adayı, aynı zamanda TBMM Başkanı Binali Yıldırım, seçim vaatlerini fırsat buldukça, anlatmaya çalışıyor. Her adayın yaptığı gibi, seç beğen al misali. Ben de birini seçtim.
Çünkü sadece İstanbul’u değil, çevre illeri de ilgilendiriyordu. Dedi ki: “İstanbul’da deprem tehdidini ortadan kaldıracak çalışmalar yapacağız.”
Bırakın hayat pahalılığını, ulaşım çilesini, rantsal yapılaşmayı, dikine mimariyi, yeşil alan katliamını. Bir şekilde çaresi bulunabilir. Ama deprem tehdidini ortadan kaldıracak ben başka babayiğit tanımıyorum.
Poşet ve ötesi
Enflasyon, KDV, ÖTV indirimleri ile aşağı çekilince, işçi ve memur emeklilerine de 10 küsur zam yeterli görüldü. Gazetelerde zamlı maaşlar kuruşu kuruşuna hesaplanırken hiç sızlananı duyuyor musunuz? Yok.
Çünkü açıklama öncesi, herkese bir oyuncak verildi. Naylon poşet. İnsanlar, 6 ay süreyle alacağı zam miktarını değil de, 25 kuruşluk poşeti konuşuyor devamlı. İnanamıyorum doğrusu. Acaba Atatürk, “Türk milleti zekidir” derken, kimi kastetti. Poşetle oynayanları mı?
Pandeli açılmış
Cağaloğlu’nda geçen 35 yıllık iş hayatımızda, Pandeli Restaurant’ın çok hatırası vardı. Nezih Ağabey (Demirkent) götürürdü önceleri. Sonra biz yayınevi sahibi olunca misafirlerimizi orada ağırlardık.
Cağaoğlu serüvenimiz bitince, Maçka’dan pek gidemedik. Ama kapandığını duyunca çok üzülmüştüm. Duydum ki, Gülin-Yücel Özalp ve Menderes Utku bu tarihi mekanı İstanbul’a yeniden kazandırmışlar.
Veee 22’şer yıllık şefleriyle birlikte. Dilerim, özellikli mutfağı ile yeniden İstanbul’un lezzet simgesi olur.
NOT: Bizim Uğur Alkapar’ın sahasına girdim ama bir dosta bakıp hemen çıktım. Mazur görür sanıyorum.