Bizim gençliğimizde, yanında bir kadın olan adamla kavga edilmezdi, ayıptı. Artık ufacık evlatlarının yanında kadınlar öldürülüyor. Nerdeyse her gün. Nesil farkına bakın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dayanamayıp, “Emine Bulut hanımefendi ile ilgili olay, yenilir yutulur bir olay değil; ciddi bir vahşet, alçaklık, adiliktir” dedi.
“Ölmek istemiyorum” bugüne kadar öldürülen binlerce kadının çığlığıydı. Bu sefer duyuldu. İnşallah, önceki Emine’ler gibi unutulmaz. “Lütfen ölme anne”, “Ben annesiz uyuyamam” diyen çocukların çığlığı da.
Öldürülen kadınların çoğu boşanmak istediği ya da boşandığı için öldürülüyor. Bunda cahil ailelerin de payı var tabii. Peki, sigarayı, içkiyi buzlayıp, silahı, bıçağı, kelle koparmayı, kahramanlık olarak gösteren dizilerin hiç mi payı yok acaba?
Onun için kadına şiddetin veya şiddetin her türlüsünün meşru kabul edildiği bir kültürün varlığını da yok sayamayız.
Yazının sonu: İşte bilinçaltındaki gerçek. Sosyal medyada gördüm. Çocuğa “Ailenin resmini çiz” demiş öğretmeni. Çocuk da annesi, babası ve kardeşiyle kendini çizmiş. Babanın ağzı ve kolları yok. Öğretmeni sormuş: “Neden?” Cevap: ”Babamın annemi dövmemesi ve küfür etmemesi için.”
İşte marka değerimiz
Süper Lig başladı ve üçüncü haftasına geldik bile. Yine onlarca ‘yıldız’ futbolcu aldı takımlarımız.
Avrupa kulüplerinin göndermek istediği futbolcuları. l Nasıl oluyorsa bonservisi elinde bizi seçen futbolcuları.
Takımların 26 kişilik kadrosunda düşünülmeyenleri. l Şu ünlü takımda 15 maça çıkıp, üç gol atan yıldız forvetleri.
Diğer ünlü takımda 230 dakika oynayan yıldız stoperleri.
Quaresma örneğinde olduğu gibi İstanbul’u çok seven yıldızları.
Hepsi şimdi Türkiye’de sahada. Alışmaya alışıyorlar. Aldıkları milyon euro’luk maaşlarına karşılık. Yani, biz geleceğe değil, geçmişe para veren bir ülkeyiz. 50 gündür bir Falcao gündemimizde.
Sondan bir önceki voliyi vurması için. Düşünün artık. VAR’ın maç sonucuna etki ettiği bir oyunda, bizler de puan cetveline bakıp takımımızın gelecekteki yerini belirler, oyalanır dururuz. İlk derbi bugün.
Ama günlerdir hakemin, VAR hakeminin geçmişleri irdelenip duruyor. Kime yakınlar diye. Galip bile belirleniyor. Seyredelim bakalım. Kulüpler Birliği başkanlığına yeniden seçilen Fikret Orman da, Türk futbolunun marka değerini artırmak için çalışacaklarını söylüyor.
Ne diyeyim Allah gönlüne göre versin.
"Biz basını daha özgür çoğulcu Türkiye arzu ediyoruz. Recep Tayyip Erdoğan"
Sıktınız be!
Nur yüzlü derler ya, içinizi açar, huzur verir. Ama bir sürü insan var ki, seçme nursuzlar topluluğu. Sanki, içleri yüzlerine vurmuş. Biri ancak camekanın arkasından görülebiliyor. Biri el öptürüyor ama parayla.
Biri sümükleri akan hain bir sulugöz. Sürmeli olanı öyle bir bakıyor ki korkmamak elde değil. Birinin beyni uçkuru ile kelepçeli. Beyaz sarığı bordoya çevireni ise tam bir işadamı. Parsayı topluyor.
Bu yarışta ipi göğüsleyen ise, “Ben peygamberim” diye ortaya çıkan oldu. Ama yedirmezler ona bu ekmeği.
Yakında ipliğini pazara çıkarıp benzetirler ‘düzenbaz’ diye. Ve bütün bu keşmekeş içinde, ne Diyanet’ten, ne devletten ses yok.
Herhalde, bunlar da hayatın çeşnisi olsun diyorlar. Ama bu böyle gitmez. Gitmemeli. Bir gün “Dur” denecektir.