Bu hafta yazıya Sağlık Bakanı başlasın ben devam ederim: Salgına karşı zorunlu tedbirler tekrar hayatımızda. Bu tedbirlerin amacı; hareketliliği, dolayısıyla hastalığın yayılmasını ve hastanelerin yükünü azaltmaktır. Vefat ve hasta sayımız çok yükseldi. Tedbirlere birlikte uyarak güç verin.
Bilim Kurulu’nda olan ya da olmayan hocalar da önümüzdeki 15-20 günün çok önemli olduğunu, bulaşma hızı kırılamazsa, daha sıkı tedbirlerin alınabileceğini söylüyor. Ne bu? Türkiye’yi iki hafta kapatmak mı? “Bu önlemlerin alınmasında geç kalınmasaydı, kitlesel bulaşma dönemine girmezdik” diyorlar. Yine hocalara göre, gençlerdeki “Ben ayakta atlatırım” algısı ile “Ben virüsü geçirdim” diye maske ve mesafe kuralını hiçe sayan sorumsuzlar bu bulaşma hızına neden oldu.
Bana sorarsanız, bu önlemler yeterli değil. Yasak görünümlü serbestlik gibi. 20-65 yaş arası hafta içi ve hafta sonu hep sokakta. Neden? Tamam, gençler sorumsuz dedik ama bunlar hep 20 yaş altı mı? 21-30 yaş arası evrim geçirdikleri için bulaştırmazlar mı? Hele 65 üstü ‘kıymetliler’ yok mu, işte onlar yandı! Bir haftada iki kez sadece üç saatleri var. Olacak şey değil ama ‘büyüklerimiz’ bizi korumak için öyle uygun görmüşler. Son söz: Ey sorumsuzlar, bravo başardınız.
Pratik matematiğim kuvvetlidir ama, çözemediğim bir problem var. Perşembe akşamı yazımı yazarken COVID-19 tablosuna baktım yine. Toplam hasta sayısı: 430.170, vefat sayısı: 442.113, iyileşen hasta sayısı: 364.573. Peki, tamam da aradaki 77.540 kişilik fark nerede? Yoksa bunlar mı, semptom göstermeyip de ortalıkta dolaşıp virüsü bulaştıranlar? En basit hesapla her biri 10 kişiye bulaştırsa, 775.000 kişi eder. Aman Allah’ım sen koru.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Artık vites yükseltmenin bile yeterli olmadığı, araç değiştirmenin gerektiği bir dönemdeyiz.
Bekleriz be hocam…
Öyle bir jenerasyon yakalamıştık ki, artık 10 yıl sırtımız yere gelmezdi. Doğruydu da, çünkü bu topçularımızın hepsi de Avrupa’da ve Türkiye’de takımlarında yıldızdı. Bazıları hariç tabii. O da daha iyisi olmadığı için.
Hay huyla geldik son Macaristan maçına. Hocamız Şenol Güneş, maçtan önce dedi ki: Grupta ikili averaj üstünlüğümüzle lider olup A grubuna terfi edebiliriz de sonuncu da olabiliriz. Koca hoca bilmeyecek de ben mi bileceğim? Zaten bu bilgeliğinden dolayı alıyor yılda 30 milyon lira maaşı.
Ve maçtan sonraki sözleri: Oyunumuz maçı kazanmaya yetmedi. Rakip bizden üstündü. Çok üzgünüz. Çok doğru hocam. Rakip bizden üstündü ama antrenör de sizden üstündü. Her maça farklı 11 çıkarsa, böyle bir diziliş ve oyuncu değiştirme yanlışlarıyla, artık rakibimiz olan Fareo Adaları da, Cebelitarık da bizi yener. Allah aşkına, 4-1-2-1-2 diye bir diziliş var mı futbol literatüründe hocam? Ama sen de var…
Taksimetren çalışırken, biz bekleriz be hocam. Beş ay sonraki Dünya Kupası elemelerini de, sekiz ay sonraki Avrupa Şampiyonası’nı da bekleriz. Aman sen üzülme!
Başlıksız
Devlet Bahçeli: Çakıcı, bir şehit ülkücünün oğlu ve benim de dava arkadaşım olan bir ülkücüdür.
Mehmet Metiner: Çakıcı, özü, sözü bir olan, mert, delikanlı bir adam.
‘Demek ki, bu kadar yıldır bize yanlış tanıtılmış’ diyecektim ama AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, “CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na tehdit ve hakarette bulunan Alaattin Çakıcı ile ilgili savcılık soruşturması başlatıldı” diye açıklama yapınca vazgeçtim. Soruşturma bu, bitecek tabii.