Geçen haftayı yine çok hareketli geçirdik. İyi ve kötü. Gebze-Halkalı banliyö hattı, dev Ankara Şehir Hastanesi, bir bölümü de olsa Kabataş iskelesi ve Cumhurbaşkanı'nın gittiği illerdeki toplu açılışlar, halka dönük iyi olaylardı. Tabii bu arada da seçim çalışmaları yürüdü.
***
Mansur Yavaş’ın sahte imzalı senet olayı ise ‘öyle değil, böyle’ şeklinde uzayıp gidiyor. Soruşturmayı ve YSK’yı bekleyeceğiz tabii. “Neden şimdi?” de ayrı bir soru işareti ama neyse.
Geçen 8 günün, bu Müslüman toplumu seçimden öte ilgilendiren olayı ise, Erdoğan’ın, “Taksim’de CHP ve HDP’nin öncülüğünde güya kadınlar günü için bir araya gelen bir grup Ezan-ı Muhammediye’ye terbiyesizlik ettiler” sözü ile başlayan ve hala devam eden olaydı. Devam ettiği için de söyleyeceklerim var.
***
Öncelikle bu toplumun yapısı,eğitilme şekliyle böyle bir protestoyu ben bu güne kadar görmedim. Bu ülkenin ateisti, deisti bile ezanı protesto etmez. Onun için bu kadınlar bu şekilde etiketlenemezler.
Tesadüfen öğrendim. Bir lokantada yanımızdaki masada iki genç kız konuşuyorlardı. Kulak kabarttım. Biri, iki arkadaşıyla beraber yürüyüşteymiş. Bir ara birbirlerini kaybetmişler.
“Ben kendimi Fransız Konsolosluğu’nun önünde polislerin karşısında buldum. Öyle bir gürültü ve düdük sesi vardı ki, telefonda bile konuşulamıyordu. Bu arada bir ezan sesi duydum. Saat 21.00 filan. Ses meydandan geliyordu” dedi.
Nihayet buluştuklarında arkadaşlarına sormuş “Ezanı duydunuz mu” diye. “Yoo” demişler. “Ağa Cami’nin önündeydik ama, ezan okunmadı.” Sonradan öğrenmişler ki, Taksim’e yapılmakta olan camiden okunmuş.
İşte olayı yaşayan ağızdan, olan bu. Yani ezan başlayınca ıslık başlamamış. Islık ve binlerce düdük çalınırken duyulamayan ezan okunmuş.
***
Sonrası daha da kötüydü. Merdiven altı ve üstü tarikatçılar dağılan kadınların yerini aldılar. Neyse ki, polis, kadınlara gösterdiği tepkiyi bu provokatörlere de gösterdi ve amaçlarına ulaşamadılar. Bu arada, eleştirilerini geri çeken, hatta özür dileyen gazeteci arkadaşlara da teşekkür borçluyuz. inşallah, bu sayede münferit veya toplu, kadınlara karşı acı olaylar yaşamayız
Gel 31 Mart gel. Gel de önümüzü görelim.
ÜZÜLMEYİN
Dünya Bankası’nın yayınladığı rapora göre, iki cinsiyet arasında yüzde 100 eşitliği sağlayan sadece 6 ülke varmış. Belçika, Danimarka, Fransa, Letonya, Lüksemburg ve İsveç. Türkiye ise, listedeki 187 ülke arasında, 85'inci sırada yer alıyor. Oranımız ise yüzde 79,38.
Ama sakın üzülmeyin. Bizim üzerimizdeki ABD’nin yüzdesi de 83,7. Sevinebilirsiniz de. Çünkü Suudi Arabistan’da ise yüzde 25,6. Müslüman ülkeler arasında lideriz ya, daha ne istiyorsunuz. Sakın ümitsizliğe de kapılmayın. Belki önümüzdeki yıllarda Amerika’yı da geçeriz. Belli mi olur.
İNŞALLAH
Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli, “Üslubumuza, sözlerimize azami dikkat edeceğiz; nezaketi elden bırakmayacağız, siyaseti, rekabeti yozlaşmayacağız, kırıcı, itici olmayacağız” demiş. İnşallah. Başka ne diyebilirim ki. Yanlışın neresinden dönülse kardır demekten başka.
BİR KARAR VERSENİZ
Avrupa Parlamentosu, iç hukuk yollarının işlemediği gerekçesiyle, Türkiye’nin üyelik müzakerelerini askıya aldı. Çoğunlukla. Biz de söyleyebileceğimiz tek lafı söyledik: “Bizim için bu karar yok değerindedir.” Tamam da, AİHM ne demişti: “iç hukuk yolları tükenmeden bize gelemezsiniz.” Bir karar verin Allah aşkına. Oturun Strasbourg meydanına anlaşın. Türkiye’de iç hukuk var mıdır, yok mudur? Biz de bilelim hiç olmazsa