Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mevlid-i Nebi haftasının açılış konuşmasında, “Daha özgür ve daha ileri bir Türkiye’ye kavuştuğumuzu görüyoruz. 2002 ile 2018 Türkiyesi’ni karşılaştırdığımızda özgürlüklerin konuşulduğu teröre ve şiddete bulaşmadığı sürece, her türlü fikrin serbestçe dillendirildiği bir ülkede yaşıyoruz” dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu sözü onayladı. Kılıçdaroğlu’na, “Şerefsiz, alçak! Türkiye böyle bir sahtekar, düzenbaz görmemiştir” diyen İçişleri Bakanı Soylu için, AİHM içtihatlarına da atıfla, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirme yaparak kovuşturmaya yer olmadığı kararına vardı. İnşallah bu karar, tam da yerel seçimler öncesinde, emsal teşkil ederek, siyaset dilinin daha da kötüleşmesine neden olmaz.
Allah korusun
Dünya Ekonomik Forumu’nda tartışılan konulardan biri de, beynin ses dalgalarının uzaktan kontrolüyle tedavi edilen hastalıklardı. Hastalığın tedavi edilmesine eyvallah da, ya bu dalgalar fikirleri de değiştirirse. Düşünsenize, Kılıçdaroğlu çıkmış konuşuyor. “Erdoğan’ın düşüncelerine aynen katılıyorum. Her icraatına imzamı atarım.”Ya da Erdoğan, “Kılıçdaroğlu doğru söylüyor. Bazı kişileri fazla kayırdık galiba. Bazı birimlerimizde denetimsizlik var, haklı” derse ne olur. Yine düşünsenize, prompter’da başka şey yazıyor, Erdoğan başka şey söylüyor. Çünkü uzaktan kumanda çalışıyor. Aman Allah korusun. Millet kafayı yer. Bu ses dalgalarına hemen yasak koymak lazım. Tedaviye evet, yönlendirmeye hayır yasağı. Yahu şu ekonomik forum da, dalgaya, malgaya karışmasın be…meyelim de…
253.000 göç
2017 yılında Türkiye’den 253 bin kişi yurt dışına göçmüş. Bir önceki yıla göre yüzde 42 artışla. Muhtemelen 2018’de ekonomik kriz nedeniyle daha fazla olur. Aralarında oğlum ve gelinim de var. 20-35 yaş arası olanlar da çoğunluktaymış. Ya ni yetişmiş insan gücü gidiyor. Demek ki sorun sadece para değil. Doktora, “Sana 12 bin lira maaş vereceğiz dön” demek de yetmiyor. Demokrasi açısından da bazı beklentileri var doktorlarımızın. Haa, açığı Suriyeli doktorlarla kapatırız. Binlercesi zaten çalışıyor düşüncesi varsa, o başka.
Yeter artık levye çekildi
Hiç şaşmıyor. Şiddetli yağmurun yağdığı her gün,yeni İstanbul Havaalanı’nın terminal çatısının akma resimleri sosyal medyada gündem oluyor. Bir yerlerden akan çatı resimleri bulup, “Şuan” etiketiyle koyuyorlar. Kuveyt’ten su basmış apron resmi bile koydular. Yersen. Yahu yapmayın, etmeyin. İşin başında benim de yaptığım gibi yer seçimi ve uzaklık muhalefeti tamam da,o günler geçti artık. Geri dönüş yok. Bu havaalanının birinci etabı bitti. Tamamı bittiğinde, ulaşım da çeşitlendiğinde dünyanın en büyük havaalanlarından biri olacak. İnşaatı yapan konsorsiyum da akmasını istermi? Sonuçta kendileri işletecek. Tabii ki ilk günlerde fark edilmeyen hatalar olacaktır. Çaresi mümkün. Zaten bunların görülmesi için tam olarak açılmadı. Ama artık, böylesine bir milli serveti antipropaganda ile harcamak, kime ne kazandırır? Hiç. Peki bir hiç uğruna yapılanların sebebine? Sadece yazık ve günah.
Nerde o beyler?
Yine bir maden faciası yaşadık. üç can gitti. Ruhsatsızmış maden. Aklım almıyor. Burası köstebek yuvası değil ki. Kocaman bir kapısı var, kamyonlar gelip gidiyor. Nasıl saklanır? Peki, polisi, jandarması, idari ve mülki amirler nerede? Birisi bir anlatsa da öğrensek.