Zeytin Dalı Harekatı nedeniyle zorlu, milletçe üzüldüğümüz günlerden geçiyoruz. Son günlerde Allah’a şükür şehit haberi almadık ama daha önce ateş düşen evlerdeki acı biter mi.
Siyaset piyasası ise bildiğiniz gibi. Suçlama, atışma. Artık alıştık da, sıradan geliyor söylenenler. Asla gündem olmuyor. Dışarıya bakarsak, Amerika ile gölge boksuna devam ediyoruz. Daha da ederiz. Bir bakanları, “YPG’ye silah filan vermedik neyi isteyelim?” diyor. Öteki bakanları, “YPG’yi, PKK’ya karşı savaştıralım mı?” diyor.
Alay ediyorlar artık. Avrupa’daki çatlak sesleri boşverin. Bitmez. Biz şimdi arayı düzeltme turlarındayız. Siyasileri es geçip Papa ile başladık önce. En son da Başbakanımız eline bir demet gül alıp Merkel’e gitti. Biz eski dostuz diye. Sonuçlarını göreceğiz. Hele bir kabineleri kurulsun da. İşte halimiz böyle.
★ ★ ★
Ve, bütün bunları bırakıp nostaljik takılmaya karar verdim bu hafta. Değişiklik olsun. Buyrun.
★ ★ ★
Pek sık görüşemesek de eski dostumdur kendileri. Bütün çabasına rağmen kadim dostum olamadı. Genç okuyucularıma göre ‘milattan önce’, yani 50 yıl önce bir gece dostluğu ilerletmişiz ki eve dönerken baktık Galata Köprüsü açılmış. Beklerken de uyuyakalmışız.
Tabii, midemize, beynimize çöreklenen musibet yüzünden. Bir ara nasıl olduysa gözlerimi açtım. Köprü kapanmış, hava aydınlanmış. Sağımızdan solumuzdan arabalar geçiyor. Tam bir rezillik hali. Allah’tan o yıllarda, 40 bin trafik polisi yok. Hemen polisi arayacak İstanbullu da...
Hayal bile edilemeyen Mobese’den görüp de polise “git” diyecek merkez de. Yoksa, köprü kapanırken, yanımıza gelip, kafasını büyük bir samimiyetle camdan içeri sokup nefes alan birisi olurdu.
Sonra da “üfle” diyen. Gaza basıp, etrafımızdaki tek tük arabayı da ikiyle çarparak eve ulaştık. Bu ilk ve sondu. O arkadaşla asla bir daha bu derece samimi olmadık.
Devletin kasasına her yıl 10 milyar lira koymasına rağmen.
★ ★ ★
Peki bu hatıramı niye yazdım. Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan’a demeden dedirtilen “Evde bira yapımı bizim ve devletin gelirlerini düşürdü” sözü kasıtlı bir manipülasyondu ama yine de ona bir kıyak yapmak istedim. Bol bol bira satması için. Vefalıdır, unutmaz.
★ ★ ★
Bu yarışın tarihi 3 Nisan 1971. Gel de şimdi böyle bir yarış yap. Nerdeee... Olacak şey mi. Ama oluyormuş demek ki. Sonra da gel politika yaz, ekonomi yaz, sosyal sorun yaz. Bırakın canım. Circus de Türkei’de gösteri devam ediyor. Koşun.
SERGEN
Etliye sütlüye dokunmadım bu hafta ama, Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit düşen kahraman, sözleşmeli er Sergen Pamukçu’nun ağabeyine gönderdiği, beni ağlatan, yüreğimi dağlayan vasiyetini yazmadan geçemeyeceğim.
Diyor ki Sergen vasiyetinde: “Abi ben dayanışma vakfına üyeyim. Olur da şahadet nasip olursa diye bildiriyorum. Devletimiz bizlerin ailelerine bu iki sigorta karşılığında yüklü miktarda tazminat veriyor. En az 110-130 bin arası. Anamı babamı Hacca gönder. Babamın borcunu kapat. Sen de evlen. Helali hoş olsun.”
Gel de ağlama. İçine doğmuş yavrumun. Nurlar içinde uyusun. Diğer arkadaşlarıyla beraber.
SOY SOP MESELESİ
Bazı arkadaşlarım, e-Devlet’ten şecerelerini aramışlar. Birkaç neslin dışında adını dahi bilmedikleri kişiler çıkmış karşılarına. Bu arada soysuz çıkan da var. Tabii çıkar. Bildiğim kadarıyla Osmanlı nüfus arşivi 1904’te yanmıştı. Yanan kayıtları kim nereden buldu acaba? Valla dedeleriniz Rum, Ermeni çıkarsa, dedenizin dedesi sağ çıkarsa şaşırmayın. Olacak o kadar. Her güzelin bir kusuru olur canım.
SAHTEKAR GÖZLÜKÇÜ
Temel çok zengin olur. Araba, kat, yat alır, sonra da zenginliğin göstergesi diye gözlükçüye gider ve pahalı bir gözlük ister. Gözlükçü 10 bin liradan başlayıp 50 bin liraya kadar gözlük çıkarır ama Temel ucuz bulur. Sonunda kasadan bir gözlük çıkarır. Temel takar ve hayran kalır. Çünkü gözlük karşısındaki insanı çıplak göstermektedir. Gözlük gözünde eve gider, kapıyı açıp girer. Karısı ve Dursun çıplaktır. Gözlüğü hemen çıkartır ama ikisi yine çıplaktır. Birkaç kere daha takıp çıkartır, hâlâ çıplaktırlar. “Ula” der, “Sahtekar gözlükçü. Hani bu en pahalı gözlüktü. Hemen gözlerimi bozdu.”
18 Şubat 2018, Pazar 05:00
Haberin Devamı