Hep Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yükleniyoruz. Konuşmaları çok sert diye. Çünkü çevremizde dostumuz kalmadı. Dost görünenler de oynuyor. AB ile üyeliğimizi bıraktık, müzakerelerin bile durdurulmasının planlanmasıyla papaz olmuştuk, devam ediyor.
Bir süredir şekilde görüşmelerin yapıldığı, güya müttefikimiz ABD ile de işler karıştı. Başta Fetö’yü koruması, PKK uzantısı YPG’yi 3500 tır dolusu zırhlı araç ve silahlarla beslemesi, Suriye’de bizle değil terör örgütü YPG üzerinden terör örgütü IŞİD ile mücadelesi, en son da vize sorunu “Eyy Trump” raddesine getirdi ilişkileri.
Yurtiçinde ise OHAL’le dediğim dedik politikası ve icraatlar, ayrımcılık, kayırmacılık yöntemleri, hiç de politik olmayan bir lisanla tansiyonu yükseltiyor.
Peki, bütün bu hoşa gitmeyen, dış ve iç politikayı karıştıran sözlerde tek suçlu Erdoğan mı? Söylediklerini okuduğu o camın, yani prompterin arkasındakilerin, yani o konuşmayı hazırlayanların hiç mi suçu yok? Onlar yazıyorlar, Erdoğan okuyor çünkü.
Bu soruyu şunun için soruyorum. Hafta içinde TRT World Forum’da Cumhurbaşkanı’nı dinledim. Çok doğru şeyler söyledi. Gerçekleri. Lisan-ı münasiple yine Amerika ve Almanya’yı suçladı. Yine sert ama kırıcı değildi. Soru-cevap olduğu için irticalen konuştu.
Sonuç: Keşke hep promptersiz konuşsa. Çünkü o bilgi ve birikime sahip artık.
Ateşi bir tuttu ki...
“Kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç” diye buyuran Adıyaman Üniversitesi rektörü, belki de istediği gibi gündem oldu ama, bir kadınla tokalaşırken, yine bir kadınla elele halay çekerken görüntüleriyle ipliği pazara çıktı. Ve rezil oldu tabii. “Lüzumsuz bir meşguliyete sebep oldum” demesi de, “Ha şunu bileydin” dedirtti. Ama o rektörün hemen bir doktora gitmesi lazım. Bir baktırsın. Eli mi yanmış, beyni mi?
AYIP
Yeni gördüm. İstanbul Ticaret Üniversitesi, şehit çocuklarından o üniversitede okuyan varsa yüzde 50 indirim yapıyormuş. Ne güzel. Ama durun. 15 Temmuz şehitlerinin çocuklarına ise yüzde 100 burs veriliyormuş. Öğrendiğime göre Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde de durum aynıymış. Bu ne demek? Şehit var, şehit var demek. Ayrıma bakın.
VALLAHİ ÇOK DOĞRU
■ Recep Tayyip Erdoğan: “Ben, güçlünün haklı olduğu böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum.”
■ Bilal Erdoğan: “Makama, mevkiye, paraya pula kul olanlardan bu millete hayır gelmedi.”
■ Ankaralılar diyor ki: “Ankaralılar hariç, Melih Gökçek’in gidişi ile ilgili espri yapmak yasaklansın. Cefasını biz çektik, sefasını da bırakın biz sürelim.”
■ “Gerçekleri tarih yazar. Ama Beşiktaş değiştirir tekrar yazar.”
YOL YAKINKEN
Kadir Topbaş, fazla zorlamadan onuruyla gitti gitmesine de, sevgili başkan arkandan konuşmak gibi olmasın ama, senin Kabataş martının yeni Aşkabat havaalanına bir yıl önce konmasına ve bunun da sana söylenmesine rağmen umursamadın biliyorsun. Şimdi yol yakınken, yeni başkan Mevlüt Uysal’dan İstanbullu olarak bir isteğim var: Bu taklitten dönelim başkan. Çünkü daha işin başındayız. Beşiktaş’ın stadına çok yakın olan Kabataş’a stilize bir kartal da yakışır hani. İnşallah.
DEBDEBE
Başbakan Yıldırım, “Şaşaa, debdebe bitiyor artık” dedi. Yoksa bu bir itiraf mıydı? 15 yıl sonra akla gelmiş de olsa bir kazanımdır Türkiye için. Ama şimdiden sevinmeyelim. Bütçede göreceğiz. Bilhassa saray ve örtülü ödenek kalemlerinde. Ayrıca kime inanacağız? Cumhurbaşkanı da “İtibardan tasarruf olmaz” demişti de.
KALDIYSA
Bu iyiliğimi de unutmayın. Hemen bir elektronik markete gidip, öyle 160 ekran televizyonlara bakmadan bu televizyondan alın. Tabii kaldıysa. Baksanıza bu televizyon renkli yayınları siyah-beyaz seyretmenizi sağlıyor. Ben de almıştım. 1972 Münih Olimpiyatları’nda Amerikalı yüzücü Mark Spitz’in 7 altın madalya alışını seyretmek için. Hey gidi günler.
KISSADAN
Ezanı Türkçe okutan Atatürk’e yüklenenler ve bunu bugün bile propaganda aracı olarak kullananlar sizler okuyun önce. Bizler okuyup gülüyoruz sadece. Namaz bitiminde imam, caminin ihtiyaçları için çıkışta para toplanacağını söyler ve herkesin Allah rızası için katkıda bulunmasını ister. Bir genç çıkarken hocaya yaklaşıp, “Hocam namazı kıldırdın, Kur’an okudun, dua ettin Arapça. Ama para isterken Türkçe söyledin. Onu neden Arapça söylemedin?” diye sorar. Hocanın cevabı: “O zaman kimse anlamaz ki.”
22 Ekim 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı