Geçen haftanın olayı, MHP grup toplantısında uzun bir konuşma yapan Genel Başkan Bahçeli’nin bir cümlesiydi. O da promterdan okur biliyorsunuz. Ama bu defa ‘bana göre’ bir kelimeyi seçemedi. Ortalığı karıştırdı. Partiden çok kişi, tevil yoluna gidip düzeltmeye çalıştı, HDP’lilerin yediği kebaba kadar gittiler ama başaramadılar.
Ne demişti Bahçeli? “Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır.” Kebapçılar isyan etti tabii. Haklı, haksız bilemem. Ancak eline güzel bir fırsat geçen Zaytung durur mu? Pazar neşemizin sahibi oldular. İşte o gülücük nedeni olan haber:
“Adana’da yapılan operasyonda, kebabı pahalı satmak suretiyle, hükümete darbe yapmayı planladıkları anlaşılan Market Kebap Lobisi üyesi 1267 kebapçı gözaltına alındı. Operasyonda; 1300 büyük boy mangal, 375 bin adet kebap şişi ve 50 ton kömür ele geçirildi.”
8 bin doktor kayboldu
Aşağıdaki satırlar aynen Türk Tabipler Birliği’nin açıklaması. Şöyle:
“Resmi olmayan bilgilere göre 18 ayda 8 binin üzerinde hekim istifası olduğu birliğimize iletilmiştir. Ayda yaklaşık 80 hekim, bu ülkede çalışmak yerine, yurt dışında göçmen doktor olmayı kabul etmektedir.”
Yazık ki ne yazık!
Sahaya düşen gölge
Demişlerdi ki, “Süper Lig’de gölge teknik adam devri kapandı.” Kapı yüzüne kapanan da Şenol Çorlu olmuştu. Ama bir rüzgar kapıyı açıverdi. Önce Emre Belözoğlu girdi kapıdan, sonra da Nuri Şahin. İkisinin de kariyerine, yeteneğine diyecek sözüm yok. Ama sorum var: Bu iki kişiye talimatlar neden uygulanmıyor? Talimatları delenler de Başakşehir ve Antalyaspor. Milli ara bitsin, her iki teknik adamı da saha kenarında çizginin içinde göreceksiniz. Hem de pro-lisanssız.
Peki bu nasıl olacak? İki kulüp de birer pro-lisanslı bulacak ve bu kişiler TFF’ye her hafta bir mazeret uyduracak. Gölgeleri de tüm aktivitelerde yer alacak. Siz ekranda onları göreceksiniz yani. Türk futbolu Avrupa’da 19’uncu sıraya düşer tabii. Geçiniz.
Taksi şoförü arkadaş!
Taksi şoförlerine dair şikayetleri okuyordum. Başıma gelince bizzat yaşadım. Erenköy’de oturan kız kardeşimden Çiftehavuzlar’a dönmek için sekiz boş taksiye el ettim. Sadece üçü durdu, nereye gideceğimi sordu. Üçü de ters tarafa gidiyormuş meğerse. Almadılar. Beşi bakmadı bile. Çaresiz yürüdüm. Herhalde beş-altı kilometre… Bir bakıma faydası da oldu. Artık yürümeye karar verdim. Taksiler düşünsün. Yine de Twitter’daki bir arkadaşın sözlerini tekrarlamak istiyorum:
“Taksi şoförü arkadaş! Aranızdaki kötüleri iyice temizleyip sektöre çekidüzen vermeden ‘birkaç tane çürük elma için hepimizi suçlamayın’ demeye hakkınız yok. Çürükler, kabul edilebilir seviyenin üzerinde. Kusura bakma!”