Bugüne kadar kaç seçim gördüm, kaç kere oy attım hatırlamıyorum valla. Ama hiç böyle bir seçim süreci yaşamadım. Benden öncekileri bilemem de Türkiye de yaşamamıştır herhalde. Artık iş tam manasıyla çığırından çıktı. Baksanıza, her ilgili, yetkili “Hesap soracağız” diyordu, bir yetkisiz çıktı, olayı idama kadar götürdü. Savcılık, kamuoyu baskısı ile soruşturma açtı. “Bizi bağlamaz” diyen kurumu da açmış dediklerine göre. Bakalım göreceğiz sonucunu. Şunun şurasında, bugün dahil seçime bir hafta kaldı. Geçen hafta da demiştim, “Gel 31 Mart gel” diye. Gelsin ki, bu öfkeli, nefret dolu, gergin ortam bitsin. Çünkü başka türlü biteceği yok. Hani diyorlar ya, mental yorgunluk, metal yorgunluğu diye, bu seçim yorgunluğu, 82 milyonu olmasa da en az yarısını perişan etti. Ama her şeye rağmen yorgunluğunuzu sadece bir saat için unutun ve gidip oyunuzu atın. Hangi partiye sempatiniz, bağlılığınız varsa ona.
★ ★ ★
Vaatler, vaatler. Ucu bucağı yok. Yerel yönetime talip olanı anlıyorum da zaten yönetimde olanları yadırgıyorum. Bugüne kadar neredeydin diye. Neyse. Hadi gelin bir tweet’ten esinlenerek noktalayayım bu yazıyı.
■ Her hafta evinize tellak gelip sizi keseleyecek
■ Yazlar sıcak, kışlar ılık olacak. Ayrıca her eve termal bağlanacak.
■ Su parası filan yok. Bunlar temizliğiniz ve arınmanız için.
■ Çalışan, emekli olunca aynı maaşı alacak.
■ Her açıklanan kişi başı milli gelir, evinize kadar kurye ile gönderilecek.
■ Her türlü sınava evinizden gireceksiniz.
■ AB bizi alacak ama imzaya gitmek için biz onları 60 yıl bekleteceğiz.
■ İki taneyi vermek için kırıtan ABD, 250 tane F-35 verip bir de özür dileyecek.
■ Yurdumuzdaki 4 milyon Suriyeli, davul zurnayla geri dönecek.
■ Türkiye’yi 10 da değil, dünyanın 5’inci ülkesi yapacağım! İnanmadınız mı? İnanmış gibi yapın bari, üzmeyin beni. Yalandan kim ölmüş.
İNSANLIK DERSİ
Dünyadaki yerini pek kimsenin bilmediği, beş milyonluk ada ülkesi Yeni Zelanda, gözü dönmüş bir teröristin iki camide namaz kılan Müslümanları taraması ve 51 kişiyi öldürmesi ve 20 kişiyi yaralamasından sonra bilinir oldu. Hele hele, teröristin çektiği videonun yasaklanıncaya kadar internette yayınlamasından sonra. Hangi dinden olursa olsun, bu 5 milyon kişinin, Başbakan Jacinda Ardern’in önderliğinde tüm dünyaya verdiği insanlık dersi muhteşemdi.
Üniversiteli gençlerin namaz kılanlara kalkan olup koruması, camilerin önlerine binlerce çiçek bırakılması, parlamento oturumuna Kuran okunarak başlanması, Başbakan’ın, “Bizler o teröristi isimsiz bırakacağız, ölenleri zikredeceğiz” demesi, Cuma günü tüm ülkede iki dakikalık saygı duruşu yapılması ve başörtüsü takılması istenmesi, hiç alışık olunmayan toplumsal bir saygıydı. Diğer ülkeler ise kınamakla yetindiler. Müslüman ülkeler dahil. Bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyu sıcak tutarak dünyayı uyarıyor. “Bir gün sizi de vurabilir” diyerek. Olayın hemen ardından, dünyaca ünlü şarkıcı Ricky Martin’in dünya medyasını iki yüzlülükle suçlayarak, “Terörist denmiyor, saldırgan veya radikal deniyor. Neden? Çünkü o Müslüman değil” demesi ise alkışa değerdi. Ben de ölenlere rahmet diliyorum. Elden gelen bu.
OLMAZ BÖYLE ŞEY
Üzerinden 10 gün geçti ama içime oturdu. Diyanet’in, varlığını borçlu olduğu insana, 18 Mart Çanakkale Zaferi Cuma hutbesinde yer vermemesi tüm kamuoyunun kızgınlığına neden olurken, Atatürk tartışmasını yeniden başlattı. Geçen yıl 29 Ekim ve 10 Kasım hutbelerinde de Atatürk’ten hiç söz etmeyen Diyanet, Cumhurbaşkanı’nın seçim meydanlarında her konuşmasında bir şekilde “Gazi Mustafa Kemal” demesini de mi duymuyor? Şayet duyuyorsa bu gücü nereden alıyor acaba?