Saiss’in golüne kadar etkisiz, silik ve pozisyon fakiri bir Beşiktaş vardı. Redmond devreye giremedi. Rosier sağ kanadı kullanma adına çırpınıp durdu. Aboubakar faul almaya çalıştı. Masuaku da kendince bir şeyler yapmaya çalıştı. Beraberlik golünden sonra Beşiktaş izlenmeye başladı. Özellikle Amir, Beşiktaş ataklarını düzenlerken iki kanadı da kontra paslarla devreye soktu.
Buna Gedson’un çabası da ortak olunca, o pısırık Beşiktaş rakibini gagalama adına önemli meziyetlerini sahaya sürdü. Ölü toplarda Saiss ve Colley de Muslera’nın önünde pusuya yattı. Final devresine Beşiktaş bıraktığı yerden başladı. Aboubakar’ın 2 ve Cenk’in golle sonuçlanmayan pozisyonları gelecek bir golün habercisi idi. Amir, Oliveira’dan çaldığı topu ustalıkla kullanırken maçın yıldızı olduğunu da belgeledi.
Alındığı andan beri olumsuz bir biçimde eleştirdiğim oyuncu bana da “Kapa artık çeneni” der gibiydi. Amir’den sonra Gedson’u da unutacak değilim. Müthiş toplar çaldı. Rosier de eski günlere dönüş sinyali verdi. Sadece topu oyuna sokarken ceza alanı içindeki gereksiz paslaşmalara hiç gerek yoktu.
Beşiktaş bu galibiyetle ligin kaderini bir kez daha çizmiş oldu. Şimdi boşa kaybedilen puanlar için çıra gibi yanıyordur. Şenol Güneş de bu galibiyetle yeni bir tarih daha yazdı. İsmini de ben koyayım: “Burası Beşiktaş. Buradan geçit yok.”