Kaygı aslında sadece çocuklar için değil, bizler için de başa çıkılması zor bir his. İçimizde bizi sürekli rahatsız eden kaygı ile hayata devam etmek bir süre sonra bizi karamsar dünyaya sürükler. Çocuk ve ergenlerde de durum farklı değil. Onlar da kaygı konusunda yetişkinlerle aynı tablonun içindeler. Elele Bebeğimle Dergisi’nde kaygı ile ilgili çok iyi hazırlanmış bir yazı okudum ve benim için önemli olan kısımlarını sizlerle paylaşmak istedim. Öncelikle nasıl anlarız? Pedagog Adem Güneş der ki;
Terleyen eller, uykusuz geceler
Anksiyete bozukluğu görülen çocuklarda el terlemesi, ses titremesi, uyku bozukluğu, agresiflik, gergin beden dili gibi belirtiler ve davranış özelliği görülebiliyor. Kaygı, ruhsal bulaşıcılık taşıyor. Bakış, mimikler, beden dili, konuşmadaki hızlılık, heyecan, stres çocuğa ebeveynden bulaşıyor. Hiçbir çocuk doğuştan kaygılı olmuyor. Yatkınlık olsa da kaygı bozukluğu sosyal öğrenme ile içselleşiyor. Doç. Dr. Güneş “Ebeveyni kaygılı olan çocuğun kaygısız olması düşünülemez” diyor.
Etkili tedavi; doğal ebeveynlik
Tedavide en hızlı ve kalıcı çözüm çocuğun kaygı duyduğu alana ait mutlak güven duygusu hissetmesi. Yani kaygı bozukluğunun temel tedavisi doğal ebeveynlik. Örneğin sınav kaygısı olan çocuğa, “Çok da abartma, sınav her şey değil...
Ben seni her koşulda seviyorum” demek iyi geliyor. Çocukları koşul, ceza ve mükafaat ile eğitmeye çalışmak da kaygı nedeni. Çocuk ceza alacağı baskısı ile kaygıya kapılabiliyor, ebeveyn-sevgi ilişkisinin bağlandığı koşullar çocuğu strese sokuyor.
05 Kasım 2016, Cumartesi 16:00
Haberin Devamı