YazarlarKısık ateşte aşk tarifi

HABERİ PAYLAŞ

Kısık ateşte aşk tarifi

Temel ihtiyacımız nedir diye hiç düşündünüz mü? Bizi besleyen ayakta tutan, yaşam sevincimizi körükleyen hatta hayatla ölüm çizgisinde bile vedalarımızı kolaylaştıran hangi duygunun varlığı? Hiç düşündünüz mü?

Üstüne yattığımız uyuttuğumuz duyguları dile getirmeye çekindiğimiz ve sessizce adını fısıldadığımız AŞK’ı inkar edebildiğimiz kadar ona doğru koşar, kaçtığımız kadar yaklaşırız. Her an hazırlıksız bir şekilde karşımıza çıkar. Aşkın ne bir psikolojisi ne de bir formatı vardır.

Yaşama gelme nedenimizin özüdür. Tarihler boyunca nice şarkıların, ölümlerin, kavuşmaların ana temasındaki aşk; din, ırk, millet ne de yasak dinliyor. Kaçamıyoruz çözemiyoruz, alıp başımızı gidemiyoruz ve en büyük sınavları yine bu duyguyla veriyoruz.

Haberin Devamı

Aşk biyolojik bedenimizin dışında gelişen bir duygudur. "Bedenimle senkronize olmayan bir aşktan bana ne" diyen birini bile dize getirecek kadar güçlüdür.

‘’Sonsuza dek seni seveceğim ve koruyacağım’’ diye başlayan evlilik yeminlerinde söylenen bu cümlelerin bile gerçekleşmediği bir olguda aşk ne kadar ömrünü kazasız belasız sürdürebilir ki . Yine kafaları karıştıran bir konu daha.. Ferhat ile Şirin. Kerem ile Aslı. leyla ile Mecnun efsanelerinin zorlu aşk modelini günümüzün aşkları ne kadar yüklenebilir? Teknoloji bizi tahammülsüz yaptı. Her şeye çok çabuk kavuşmanın kolaylığını aşkta ta bedel ödeyerek hesabı denkleştiriyoruz. Muhasebe defterlerimiz tam. Görünen hesapta açık yok. Ama içimizdeki boşlukları kim dolduracak. Kaybolan değerler, bitmeyen öfkeler, yarım kalmış duygular, tamamlanmamış sevgiler… İnsanoğlu yüzyıllardır aynı .. Sadece yaşadığımız dönemlere ait kültürler algımızı şekillendiriyor.
Büyüklerimizin , ninelerimizin, annelerimizin duyguları bizden çok mu farklıydı?

Çocukluğumuzu düşünelim. Annelerimizin ve komşu teyzelerin birbirlerine verdikleri yemek tariflerine. Herşey ballandırılarak anlatmanın sonuna eklenirdi. Aman tariflerimizi kısık ateşte pişirelim. Yoksa dibi yanar üstü çiğ kalır yenmez atılır. Bunca emek çöpe gider. İlişkiler de böyledir. Sabır ister, demlenerek ilerler. Ani fırtınalar yakıp yıkıcıdır. Rüzgarın sert esmesi var olan güzellikleri yok eder. Sıcak yaz günlerinde özlediğimiz esintilerin kabusa dönmesi gibi bir şeydir. Yaşamda hiçbir şey kolay olmuyor. Yaşadığımız her an bize birşeyler öğreterek ilerliyor. Ders alıyoruz ve ders veriyoruz. Hem öğretmen hem öğrenci olmanın inceliklerinde saklı olan duygularımızın sınavı hiç bitmiyor.. Hele aşklar sıradan günlük hayatımızın içindeki varlığı bizim için çok önemli bir kavramdır. En lezzetli duyguların tadına varmak istiyorsak, damla damla damıtarak içimize sindirdiğimiz aşka teslim olmalıyız.
Yeni dünya düzeninin içinde her şeyi tükettik. Medeniyetin bize kodladığı en büyük kötülük, insanı insandan uzaklaştırmak. Bir yüreği bir başkasının yüreğindeki sevgi sarıp sarmalar. Madeni aletlerin soğuk şıkırtıları değil. Teknoloji bizi dünyanın her tarafında yaklaştırdıkça en yakınlarımızdan uzaklaştırdığını biliyor fakat bu duygunun esaretinden kurtulamıyoruz. Bile bile yürüdüğümüz görünmez tuzağın pençesinde kurtulmamız artık çok geç gibi geliyor bana.

Haberin Devamı

 Aşk kuvvetli ve derin bir yürek ister. Ömür boyu bağlılıktır. Sığ denizlerin küçük kulaçlarıyla bu derin duyguyu hissetmeniz imkansızdır.. Mevlana’nın aşkı anlatma biçiminin mutasyonlardan geçip bugüne gelişinin altındaki sırrı çözmemiz mümkün değil. Sanki laboratuvarda üretilmiş salgın duygular her tarafta. Değişen dünya düzeninde kangren olmuş davranışlarımızın altında müthiş bir eğitimsizliğin kol gezmesinin yanı sıra, en büyük neden, popüler sosyal medya kültürü yatıyor. Kalbinizde çarpıntılar yaratacak aşk kahramanları da kalmadı. Birini tanımadan bedensel yakınlık kurduktan sonra, bağlılık sürecine geçmek bu nedenle çok zor oluyor. Çünkü herkesin ihtiyacı ve ilişkiyi yaşayış tarzı farklı oluyor. Birini yeterince tanımadan cinsellik yaşandığında ise sağlıksız ilişkiler doğuyor.

Haberin Devamı

Kısacası "KISIK ATEŞTE" pişen lezzetli aşklara hasret kaldık..

Ben sana mecburum. Sen yoksun... ( Atilla İlhan)

Sıradaki haber yükleniyor...
holder