Bir süredir Stefano D’Anna’nın ‘Tanrılar Okulu’ kitabını sindire sindire okuyorum. Kitabın bir yerinde “Bir insana ömründe en fazla bin defa dolunayı izleme fırsatı verilir ama büyük olasılıkla yaşamının sonunda onu bir kez bile izleme zamanı bulamamış insanlar olacaktır” diyor. Ben çoğu dolunayı kaçırmayanlardan olmaya niyet ediyorum, size de tavsiye ederim. “Madem yeryüzüne indik, o halde hayatın tadını çıkarmalıyım” istikametinde yürürken Garip Adası, en sevdiğim duraklardan oldu her zaman. Eğer cennet diye bir yer varsa bu ada da oradan ilham alınarak yaratılmış olmalı. İzmir’in Bademli Köyü’nden kiraladığınız teknelerle 10 dakika bile sürmeden adaya ayak basıyorsunuz. Biz yolculuğumuzu yıllardır Kaptan Erkan Erol’la yapıyoruz. Bölgeye hakimdir, oradaki her koyu adı gibi bilir. Bademli Liman’da kime sorsanız size Kaptan Erkan’ı gösterir.
Garip Adası konfor arayanların ihtiyacını pek karşılamaz. Tesis yok, happy hour yok, şezlong ya da şemsiyeler sizi hazırda beklemiyor, kısacası paranız burada pek geçmiyor. Ancak adaya ayak bastığınız anda sizi, tavşanlar, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği tarafından korunan eşsiz kum zambakları, Maldivler’den çok daha iyi bir deniz ve tatlı bir huzur karşılıyor. Adada bir de ev var. Yıllardır boş. Kadir İnanır ve Gülşen Bubikoğlu’nun başrollerini paylaştığı 1973 yapımı ‘Yaban’ filminin bazı sahnelerinin bu evde geçtiği söyleniyor.
Güneş hep tam karşımızda doğsa…
Neyse efendim, geçen hafta Garip Adası’ndaydım. Adanın o meşhur evinde bir hareketlenme olduğunu gördüm. Bir adam ve köpeği evin önünde oturuyordu. Merakımın izini takip ettim ve “Sizi daha önce buralarda hiç görmedim” deyiverdim. Beyefendi başladı anlatmaya… Bodrum Gündoğan’da doğup büyümüş.
1988 yılından bu yana kaptanlık yapıyormuş Suat Erbil. Çıkarcı insanlardan, dedikodulardan, giderek pahalılaşan hayattan bunalıp geçen ilkbaharda Garip Adası’na yerleşmiş. Sadeleşmek istemiş. Teknolojiye dair sahip olduğu tek şey akıllı telefonu. Adayı koruyor, mangal yaktırmıyor, kimsenin çöp atmasına izin vermiyor. Kısacası doğanın kurallarına saygı duyarsanız Suat Kaptan’la sohbet edip arkadaş olabilirsiniz. Hatta size kahve bile yapabilir. Ben hikayesini dinlerken bir kahvesini içtim. Oh, mis!
Güneş, tam karşısındaki Kalem Adası’nın üzerinden doğuyor ve o her sabah ilk önce güneşle selamlaşıyor. En büyük zevki yanından yürüyüp giden tavşanlar çünkü bu, tavşanların onu kabul ettiği anlamına geliyor. Şimdilik en yakın arkadaşları köpeği Kont, arada ziyaret eden bir baykuş ve domuz, kedisi Boncuk ve adanın esas sahipleri tavşanlar…
Güzelliğin zarafeti: Kum zambakları
Kulağıma harika geliyor ama kaç gün adada insansız yaşayabilirim, bilmiyorum. Garip Adası’nı ve adanın yeni şövalyesi Suat Kaptan’ı geride bırakarak kum zambaklarının dünyasına gidiyorum. Kum zambaklarının nesli tükenme tehlikesi altında. Garip Adası ise kum zambaklarıyla dolu. Ancak adada denize girmeye gelen insanlar tarafından koparılması en büyük dertlerden biri. İşte görüyorsunuz, kendi halinizde bir adasınız ama insanlar ayak bastığı an dertleriniz de başlamış oluyor. Neyse ki koruma altına alınmışlar ve bir kum zambağı koparmanın cezası tam 80 bin TL. Aklınızda olsun! Hayat bize bazen uzaktan sevmeyi öğretiyor. Garip Adası’na ve kum zambaklarına giderseniz onlara aynı gezegeni paylaştığımız için teşekkür edin, minnetinizi hissedeceklerdir.