Şiddet haberlerinden, insanların geldiği tahammülsüzlük seviyesinden hepimiz çok yorulduk, sıkıldık. Hoşgörünün, kişisel alana saygının bu kadar ayaklar altına alınmasının sorumlularını aramak bir işe yaramıyor. İnsan bazen kendini üç tarafı denizlerle çevrili, 783.562 km²’lik bir kafesin içinde hissediyor. Canınızı sıkmak istemem elbette ama ülkenin atmosferinde bize iyi gelecek bir durum bulamıyorum. Neyse ki varoluşumuz sınırların, zorbalıkların ötesinde tanrısal bir ışıkla yaratılmış. Zor zamanlar olur ama ışık bakidir.
Size Roseto Etkisi’nden bahsedeceğim. Başka bir yaşam düzeninin mümkün olacağını hem de çok güzel olacağını bilmenizi isterim. Sakinlerinin yalnızca yaşlanınca öldüğü bir kasaba düşünün. İtalya’nın Roseto kasabası… Kapitalist sistemin gözünden bakarsak burada yaşayan insanların hayatı hiç de kolay değil. Zor şartlar altında çalışıyorlar, buna rağmen paraları da pek yok. Ancak hepsi son derece sağlıklı ve mutlu.
Roseto halkı, bir gün Amerika’da yeni iş imkanlarının olduğu haberini alır ve 1882 yılında Pennsylvania'ya yerleşir. Taşındıkları bölgenin adını önce ‘New Italy’ koyarlar ve kısa bir süre sonra da bölgenin adı ‘Roseto’ olarak değiştirirler.
Rosetolular, Amerika’ya yerleşseler de geleneklerine bağlı kalırlar. Modern dünyadan izole bir yaşam tercih ederler. Peki, Rosetoluları diğerlerinden farklı kılan ne? Kendine ve büyüklerine saygı duyuyorlar, benimsedikleri yaşam şeklinin arkasında duruyorlar, kasaba içindeki sosyal bağlar inanılmaz güçlü, halk arasında gelir uçurumu yok, her biri paylaşımcı, iyi günde de kötü günde de birbirlerine destek oluyorlar, yaşlılar toplumda büyük saygı görüyor…
Roseto’da kapınız ardına kadar açık uyuyabilirdiniz
Uzun ve keyifli sofralar kuruluyor, herkes birbirine güveniyor… Kısacası onların arasında yürürken omzunuz; sahtekara, yalancıya, ikiyüzlüye, hırsına yenik düşenlere çarpmazdı. Sorarım size, aranızda kaç kişi kapısını kilitlemeden uyuyabiliyor? Roseto’da kapınız ardına kadar açık uyuyabilirdiniz… Dolayısıyla herkes sakinlik ve huzur içinde, stres düzeyi hayli düşük. Kasabada onaylanmayan, kabul görmeyen tek şey ise gösteriş. Ne konuda olursa olsun yapılan gösteriş, Rosetolular için son derece ayıp ve bir vasatlık göstergesi. Onları tanımamıza vesile olan hikaye ise şöyle:
Roseto’nun doktoru, 55 ile 64 yaş arasında hemen hiç kimsenin kalp krizi geçirmediğini, 65 yaş üstündeyse kalp krizine bağlı ölüm oranının yüzde 1 olduğunu keşfediyor. Tabii bu istatistikler, Amerikalıların ortalamalarıyla kıyaslanamaz bile. Bu insanlar spor yapmıyor, Amerika’ya zeytinyağı getirecek paraları olmadığı için Akdeniz usulü beslenemiyorlar, bolca şarap ve filtresiz sigara içiyorlar, sağlıksız taş ocaklarında çalışıyorlar… Çoğu iri yarı ama kalpleri tıkır tıkır çalışıyor.
Artık siz de herkes gibisiniz Roseto halkı
Tabii halk modern dünyaya bir noktaya kadar direnebilmiş. Roseto’nun gençleri, yavaş yavaş kasabayı terk edip büyük kentlere okumaya ve çalışmaya gittiklerinde hiçbir şey eskisi gibi olmamış. Gençler iyi paralar kazanmaya başladıklarında ‘gösteriş’ kuralını ihlal ediyorlar ve lüks yaşamın kölesi oluyorlar.
Roseto’nun merkezinin dışında, yüzme havuzlu, lüks evler inşa ediyorlar. Üst kuşaklarından kopuyorlar. Artık onlar da herkes gibi olsa da en azından bize başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterebiliyorlar. Neticede herkes kendi tercihlerini yaşıyor ve bedelleri de güzellikleri de tercihlerimiz belirliyor. Bence Rosetolulardan alınacak dersler var. İnsan ilişkilerinin, güvenin, birlik olmanın ruh ve beden sağlığına iyi geldiğini hep hatırlayın.