Cinsel terapi konusunun Türkiye’de anlaşılması, daha doğrusu “doğru anlaşılması” o kadar da kolay olmadı. Üstelik henüz kafa karışıklıklarının ve yanlış beklentilerin söz konusu olduğu bir destek alma biçimi. Uzun yıllardır cinsel terapide fizyolojik bilginin öneminden bahsederim, kadın/erkek bedenini tam olarak tanımayan ve muayene ederek sorunu saptama yetisi olmayan birinin vajinismusun tespitinde ya da çözümünde eksik kalabileceğinden. Ancak bu başka bir günün konusu olsun. Bugünkü konumuz, cinsel terapi süreci...
İster kadında ister erkekte, vajinismus, cinsel isteksizlik, erken boşalma, ereksiyon sorunları ya da başka sorunlar; bunların tümünde bireysel ve çift terapileri mümkün. Başvuracağınız uzmanla, yola nasıl devam edeceğinizi sizin özelinizde öğrenirsiniz zaten. Ama diyelim o yola girildi ve cinsel terapi başladı; bu noktada beklenti ne olmalı ya da olmamalı? Herkesin anlayabileceği yalınlıkta anlatmayı tercih edeceğim.
Çift terapileri, evlilik terapileri ve üzerinde benim de çalıştığım cinsel terapi; bunlarda amaç hayal edilen şey; elbette ilişkinin sağlıklı biçimde sürmesi, duygu durumlarının düzeltilmesi ve karşılıklı hazzın yakalanmasıdır. Ancak tek ve doğru çözüm bu değildir. Burada bizim amacımız, çiftlerin duygusal ve fiziksel faydasının en yüksek olacağı çözüme ulaşmaktır. Yani bu bazen daha fazla sevişmekken bazen de ayrılık olabilir. Elbette bu terapilerin hiçbir noktasında dayatma yoktur. Yani bireyler, kararlarını kendileri alırlar. Ancak olasılıklardan söz etmek ve bunları irdelemek de terapinin bir parçasıdır.
Örnek vermek gerekirse; terapi, artık sevgi bağı kalmamış kişileri çocuklar için bir arada kalmaya itmek için sürdürülmez. Ya da hayattaki en büyük isteği baba olmak olan birinin anne olmayı kesinlikle istemeyen birini ikna etmesi ve hayaline kavuşması için seans yapılmaz. Ya da cinsel şiddete uğradığını düşünen bir kadının erkeğin dürtülerine uyumlanması için terapi almak doğru değildir. Anlaşamayan çiftlerin terapi sonucunda evliliği başaracakları söylenemez. Bunlar elbette çeşitli biçimlerde terapinin notaları olabilirler ama odağı olmamalıdırlar.
Bazen, kangren olan kolun kesilmesi, istekleri ve anlayışları birbirine zarar veren insanların kendilerine uygun partnerlerle rastlaşmak için yollarına gitmeleri ya da kaliteli bir yalnızlık için terapi almaları gerekebilir. Evet yalnızlığın da kalitelisi vardır.
Eskilerde “Kocan olsun da n’olursa olsun, yeter ki başında olsun” ya da “Seni derleyip topluyor işte, yoksa kendine nasıl bakacaksın” diyerek mutsuzluk pahasına çift olmayı ısrarla sürdürme dönemini kesinlikle geride bırakmalıyız. Her ilişkinin ve evliliğin, yardıma, desteğe ihtiyacı olabilir ve çok önemli bir kısmı da ikinci şansı hak eder. Dahası hayatın debdebesinden nasibini de alabilir ilişkilerimiz dönemsel olarak. Ama bu demek değildir ki her ilişki kurtarılmalıdır.
Cinsel terapide en sık rastladığımız şey şu oluyor; aralarında ten uyumu olmayan çiftler, sevgi ve aşk yönünden de zayıflarsa cinsel hayatta hayallerini yaşayamıyor ve yaşadıklarıyla tatmin olmuyorlar. Bu da ilişkinin öfkeye bulanmasına neden oluyor, hayal kırıklığına ya da vazgeçilmiş yarınların yaşanmasına. Evet ilişki duygusal olarak da fiziksel olarak da boş verilmiş oluyor ki bu da epey beteri.
Cinsel terapide ya da ilişki terapisinde, eğer aynı yolda birlikte yürüyemeyeceğinizi fark ettiyseniz bu o terapinin başarısızlığını göstermez. Terapinin amacı sizin için en iyi olanı da size rağmen göstermek ve hissettirmektir. Bütün yolların denendiği ama yine de birlikte yürünemediği o noktada, güzelce vedalaşmak da başarıdır. Aşk da haz da yalnızlık da iyi yaşanmalıdır.