A Milli Futbol Takımımızın Avusturya ile Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki maçı son yılların en heyecan verici karşılaşması olarak tarihe geçti. Almanya’nın doğusundaki Leipzig şehrinde Red Bull Arena Stadyumu’ndaki karşılaşmayı Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) davetiyle izledim. Leipzig, Almanların tarihinde özellikle kültür ve sanat alanında çok önemli bir şehir. Dev besteciler Johann Sebastian Bach ve Felix Mendelssohn’un yaşadığı yer. Almanya’da tribünlerde takip ettiğim bütün karşılaşmaları kazanmış olmamız benim açımdan bireysel bir totem oldu âdeta. Türkiye bakımından maçların Almanya’da oynanması başlı başına büyük avantajdı. Tribünlerin etkisinin sonuçta nasıl belirleyici olabildiğini Leipzig’de bir kez daha gördüm. Leipzig Leipzig olalı muhtemelen pek böyle bir gece yaşamamıştır. Maç öncesinde şehir tam karnaval havasındaydı. Hayatlarını sakin, gürültüsüz ve oldukça statik geçiren Saksonya bölgesi halkı, karşılaştıkları bu atmosferi uzun süre unutamazlar. Maç sonrasında da otobüsler, otomobiller ve her türlü araçlarla Leipzig sokaklarına dökülen Türkler, kornalar, flamalar ve Türk bayraklarıyla sevinçlerini kutladı. Gösteriler o kadar uzun sürdü ki, belli noktalarda yolları kesen Alman polisleri “Sevincinizi anlıyoruz ama lütfen artık bu saatte daha fazla korna çalmayın” diye uyarıda bulundu.
Türk taraftarların coşkusu görülmeye değerdi.
Avusturya ile oynadığımız maç, kelimenin tam anlamıyla psikolojik bir eşikti. Zira Avusturya’nın yüksek performanslı, disiplinli oyunu, hazırlık maçında alınan farklı mağlubiyet milliler üzerinde ağır bir baskı yaratıyordu. Diğer taraftan bu stres bir bakıma millilerin bilenmesinin önünü açtı, dirençlerini artıran bir faktöre dönüştü. İstanbul’dan Almanya’ya THY uçağı ile uçarken yolcularla gelip tek tek selamlaşan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi “Kazanacağımıza inanıyorum” demişti. Nitekim takımın zaferi sonrası otelde geç saate kadar sohbet ederken takımın moral ve motivasyonunun ne kadar yüksek olduğunu detaylarıyla anlattı. Gerçekten A Milliler ortaya koydukları oyunda bu şampiyonadaki diğer maçlardan farklı olarak daha güçlü bir ekip ruhuyla ve daha organize bir planla sahaya çıktılar. Bunu da son saniyeye kadar sürdürdüler.
UNUTULMAZ SANİYELER
Kalecimiz Mert Günok kelimenin tam anlamıyla yıldızlaştı. Son saniyede kale çizgisinde kurtardığı top uzun süre konuşulacak nitelikteydi. Avusturya’nın ağır pres yaptığı bu anları izlerken ölüp ölüp dirildik. Merih Demiral da golleriyle yıldızlaştı ve büyük bir alkışı hak etti. Genç Arda Güler ne kadar klas ve yetenekli bir sporcu olduğunu bir kez daha gösterdi. Akıl dolu hareketleri, pasları ve öngörüsüyle maçta belirgin bir fark oluşturdu. Maçın ikinci yarısı sağanak yağmur altında oynandı. Ben Avusturya gibi iç karartıcı bir takımı, yıkıcı bir mücadelenin ardından mağlup eden A Milli Takımın cumartesi günü Berlin’de Hollanda karşısına daha stressiz ve özgüvenli şekilde çıkacağını düşünüyorum. Berlin’deki seyirci desteğinin ne kadar muazzam olacağına da şüphem yok. Muhtemelen Berlin sokakları Taksim, Beşiktaş veya Kadıköy’den farksız olacak. Ben bu moral ve enerjiyle Hollanda’yı da geçebileceğimize yürekten inanıyorum. A Milli Takımımızı kutluyorum ve Hollanda karşısında bir kez daha başarılar diliyorum.