Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte düzenledikleri Avrupa Günü Resepsiyonu’na davetliydim. İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen geceye çeşitli ülkelerden diplomatların yanı sıra medya, sanat ve iş dünyasından isimler katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ile sohbet etme imkânı buldum. Bu resepsiyonun bir özelliği de Alman diplomat Meyer-Landrut’un Türkiye’de resmi göreviyle katıldığı son etkinlik olmasıydı. Nitekim açılış konuşmalarının hemen ardından, AB Delegasyonu Basın Müşaviri Miray Akdağ ve ekibi tarafından hazırlatılan Büyükelçi ile ilgili duygusal bir veda filmi gösterildi. Atina Belediye Başkanı Haris Doukas, Saraybosna Belediye Başkanı Benjamina Karic ve B40 Balkan Şehirler Ağı Dönem Başkanı Tiran’ın Belediye Başkan Yardımcısı Anuela Ristani de gecede bulunan misafirler arasındaydı. Delegasyon Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut Türkiye’de bulunduğu süre içinde AB ile Türkiye arasında ilişkilerin canlı tutulabilmesi için çaba gösterdi. Bu süreçte AB’nin çeşitli fonlarından Türkiye’deki altyapı ve sivil topluma dönük projelere destekler sağlandı.
Ekrem İmamoğlu - Nikolaus Meyer-Landrut - Miray Akdağ
Bununla birlikte AB ile siyasi bütünleşme ve üst düzey yakınlaşma alanında arzu edilen seviyeye ulaşılamadı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, konuşmasında Avrupa ülkelerine İsrail konusundaki tutumları nedeniyle eleştiri getirdi. Mevcut politika ve yaklaşımlarının Batı’nın demokrasi ve insan hakları değerleriyle taban tabana çeliştiğini ifade etti. İmamoğlu “İsrail’in, ateşkes teklifini reddederek, 1.5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah kentine askeri harekât başlatmasını yine izlemekle mi yetineceğiz? Gazze’de olanlar, insanlık tarihinde kara leke haline gelmiştir. Buna daha fazla izin verilmemelidir” dedi.
GÖÇÜN YÜKÜ TÜRKİYE’DE
Avrupa ülkelerinin göç politikalarını da eleştiren İmamoğlu sözlerini “Kendisini demokratik ideallerin muhafızı olarak konumlandıran Avrupa, bu değerleri tutarlı biçimde savunduğunu samimiyetle söyleyebilir mi? Konu, mültecilerin Avrupa ülkelerinde barınmasına izin verilip verilmemesi değil, onların Türkiye gibi, Avrupa sınırı dışındaki ülkelerde tutulmasının politika haline getirilmesidir. Bu durum, mülteci meselesinin popülist ve yabancı düşmanı siyasi söylemlerde kullanılmasına zemin hazırlıyor ve sağ otoriterlik Avrupa’da güçleniyor. Oysa, Türkiye ve İstanbul, dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke ve şehirlerin başında geliyor” dedi. “Birleşik ve demokratik bir Avrupa, Türkiye’nin katılımı olmadan gerçekleştirilemez” diyerek sözlerini sürdürdü. “AB’nin genişleme politikaları tartışılırken, Türkiye’nin adının geçmemesi, 60 yıldır süregelen ortaklık ilişkisinin ve 20 yılı aşkındır devam eden üyelik sürecinin yok sayılması kabul edilemez” ifadesini kullandı. 1985 yılında, “Avrupa Tek Senedi”nin temellerinin atıldığı “Milano Zirvesi” kapsamında alınan kararla birlikte; 9 Mayıs “Avrupa Günü” olarak ilan edilmişti. 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye aday ülke statüsünün verilmesiyle birlikte 2000 yılından bu yana, Ankara ve İstanbul merkezli olarak Türkiye’de de kutlanıyor. Alman besteci Ludwig van Beethoven’ın “Ode to Joy” isimli eseri de Avrupa Marşı olarak seslendiriliyor.