Aksaray’daki bir okulda, otizmli öğrencilerin bir grup veli tarafından yuhalanmasıyla kamuoyuna yansıyan, okul yöneticilerinden mahalle muhtarına kadar tüm idarecilerin büyük bir basiretsizlik örneği sergilediği olay, haftanın en çok konuşulan konularının başında yer aldı. Bu vahim olay, aynı zamanda toplumun otizm konusunda ne kadar bilgisiz olduğunu da gözler önüne serdi.
Hatta bazı velilerin otizmi bulaşıcı bir rahatsızlık sandıkları bile görüldü... Açıkçası bunu bir eleştiri olarak değil, bir tespit olarak söylüyorum. Çünkü konu tartışılmaya başlandıktan sonra arama motoru Google’a en çok yazılanlar arasında “Otizm nedir” sorusu yer alıyordu. En kısa anlatımıyla otizm; erken çocukluk çağlarında belirtilerin gözlendiği önemli bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Otizmde görülen belirtiler arasında duyusal problemler çok belirgindir. Bu durum bireyin çevre ile uyumunu azaltır, hayata olan adaptasyonunu zorlaştırır.
Otizmin bilinen ve kabul edilen en etkin tedavi yöntemi ise yoğun eğitimdir. Ne yazık ki Türkiye’de hatta dünyanın pek çok ülkesinde otizmli öğrencilere özel eğitim kurumlarının sayısı gayet sınırlı. Ayrıca pek çok otizmlinin kaynaştırma sınıflarında diğer öğrencilerle birlikte eğitim almaları, onların topluma kazandırılmaları açısından son derece faydalı. Bu durumun kamuoyuna doğru anlatılmasının, Aksaray’daki okulda yaşanan sorunun tekrarlanmaması adına en önemli tedbir olacağını düşünüyorum. Önce şunu anlamamız lazım:
Otizmli çocuklar sadece farklılar ve artık bizlerin, yani toplumdaki her bireyin bu durumu kavramasının, sadece otizmlilerle değil, farklı olan herkesle birarada yaşamayı öğrenmesinin zamanı geldi de geçiyor... Toplumdaki farklılıklar üzerine düşünmek isteyenlere, Fransız toplumbiliminin önde gelen isimlerinden Alain Touraine’in, Yapı Kredi Yayınları’ndan piyasaya çıkan kitabı “Eşitliklerimiz ve Farklılıklarımızla Birlikte Yaşayabilecek miyiz?” kitabını okumalarını öneriyorum.
RAHMETLE VE MİNNETLE
Dün, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 81’inci sene-i devriyesiydi... “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” diyen Atatürk’ü anmanın en iyi yolunun, Türkiye Cumhuriyeti’ni daha iyi seviyelere taşımak için elbirliğiyle çalışmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu vesileyle, çağın yetiştirdiği en büyük dâhilerden Atatürk’ü bir kez daha özlemle, rahmetle ve minnetle anıyor; manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.
TEBRİKLER NEHİR
gururu, uluslararası ödüllü 14 yaşındaki piyanist Nehir Özzengin, 26. Türkiye Bilişim Derneği Bilgisayarla Beste Yarışması’nda, ‘Umuda Haykırış’ bestesiyle birinci oldu.
Yarışmada derece alan en genç besteci unvanını elde eden Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Müzik Akademisi öğrencisi Nehir, daha önce de İtalya’da düzenlenen Uluslararası Nicola Di Stefano Piyano Yarışması’nda ve yine İtalya’daki 26. Uluslararası Cortemilia Piyano Yarışması’nda 1’inci olmuştu. Uluslararası Mozart Academy Piyano Yarışmasında 2’ncilik ve 3’üncülük, Uluslararası Cesar Frank Piyano Yarışması’nda 2’ncilik ve Uluslararası Ischia Piyano Yarışması’nda 2’ncilik dereceleri bulunan genç piyanisti, bir İzmirli olarak yürekten tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.