Dünya nüfusu hızla artıyor... 2050 yılında, yaşlı gezegenimiz üzerinde yaşayan insan sayısının 10 milyara ulaşması bekleniyor. Bu da her yıl azalan ekilebilir arazilerle, zaten sınırlı olan su kaynaklarıyla ve iklim felaketinin giderek şiddetlenen etkileriyle baş ederek bugünkünden en az yüzde 50 daha fazla tarımsal üretim yapmamızı gerektiriyor. Ancak üretmek de tek başına yetmiyor. Bu yıl, ‘Büyütelim, Besleyelim; Hep Birlikte Sürdürelim’ temasıyla kutlanan 16 Ekim Dünya Gıda Günü kapsamında online platformda düzenlenen toplantıda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, asıl konuşmamız gereken çok önemli bir konuya değendi.
Pakdemirli, Türkiye’de her yıl ülkenin yıllık gıda üretiminin beşte birine denk gelen 19 milyon ton gıdanın israf edildiğini söyledi. Dünya genelinde gıda kaybı, israf ve bunun etkileri konusundaki rakamların çok çarpıcı olduğuna işaret eden Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin 81 milyonluk nüfusun yanı sıra 4.5 milyon mültecinin ve her yıl ortalama 40 milyon turistin gıda ihtiyacını karşıladığını vurgulayarak israfın ülkemizde ulaştığı noktayla ilgili şu bilgileri aktardı: “Türkiye’de her yıl yaklaşık 19 milyon ton gıda israf ediliyor.
Bu, ürettiğimizin neredeyse beşte biri. Türkiye’de gıda kaybı düzeyine baktığımızda ise neredeyse yüzde 40 gibi akıl almaz bir oranla karşılaşıyoruz. Ülkemizde gıda israfını sadece yüzde 2 oranında iyileştirebilsek yaklaşık 360 bin ailenin 1 yıllık geçim giderini karşılayabiliriz.” Bakan Bekir Pakdemirli’nin verdiği rakamlar gerçekten çok sarsıcı. Hepimizin oturup uzun uzun bu konu üzerinde düşünmesi, kafa yorması, proje geliştirmesi ve hayata geçirmesi gerekiyor.
Sadece yüzde 2’lik bir iyileştirmeyle 360 bin ailenin yılın 365 günü tok uyuyacağını düşünecek olursak, ülkemizdeki gıda israfını tamamen ortadan kaldırarak bu bereketli topraklar üzerinde açlık çeken bir tek kişi bile kalmayacağını asla aklımızdan çıkarmayalım. Ve israfa son vermeye ilk önce bireysel olarak kendi evimizden, mutfağımızdan başlayalım.
EN ANLAMLI CHALLENGE
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte yeni akımlarla çok sık karşılaşır olduk. Özellikle Instagram ve Twitter’da rastladığımız ve bir tür meydan okuma olan ‘challenge’lar bunların en bilineni... Aralarında bazen anlamsız ve saçmaları olsa da sosyal sorumluluk kapsamında yapılan inanılmaz faydalı ‘challenge’lar çoğunlukta... En son örnek de Hatay’da yanan ormanları yeniden yeşertmek için yapılanlar...
Malum; önce spor kulüpleri bu akımı başlattı. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon, Göztepe ve diğerleri birbirlerine meydan okuyarak kuruluş yılları kadar fidan bağışladı. Derken bankalar bu güzel meydan okumaya dâhil oldu. İş Bankası 44 bin 810 adet fidan bağışladığını açıkladı ve Yapı Kredi’yi Twitter üzerinden kampanyaya katılmaya davet etti.
30 bin fidanla davete yanıt veren Yapı Kredi de GarantiBBVA’ya çağrı yaptı. 45 bin fidan bağışlayan GarantiBBVA Akbank’a; 50 bin fidan bağışlayan Akbank da QNB Finansbank’a çağrı gönderdi. QNB Finansbank 20 bin fidan bağışladı ve Enpara’yı kampanyaya destek olmaya davet etti. 10 bin fidan bağışlayan Enpara da TEB’e çağrı yaptı. Bu challenge sayesinde kısa sürede 200 binden fazla fidan bağışı gerçekleşti. Böylesine güzel bir ‘challenge’a imza atan spor kulüplerimizi ve bankalarımızı yürekten kutluyorum.
HAYDİ MEZADA
İzmir, denizi ve güneşiyle olduğu kadar lezzetli otları ve taze balıklarıyla da bir cazibe merkezi... Hele Ege’nin temiz sularından çıkan balıkların tadına doyum olmaz doğrusu... Şayet bana, İzmir’de en taze balığı nereden alabilirim diye soracak olursanız, bir İzmirli olarak yanıtım “Urla’daki mezattan” olur. Urla’da sabahları birer saat ara ile kurulan üç ayrı balık mezadında, gece avlanan balıklar açık artırma usulüyle satışa çıkartılıyor.
Taze ve uygun fiyata balık almak isteyen vatandaşlar bu mezatlara yoğun ilgi gösteriyor. Eğer balık avı mevsiminde yolunuz İzmir’e düşerse, bir sabah mutlaka Urla’ya uğramanızı öneririm. Bazen hayli çekişmeli geçen mezatlardan bir şey almasanız bile o atmosferi yaşamaktan büyük keyif alacağınızı garanti edebilirim.