Elon Musk’ın sahibi olduğu X platformu nam-ı diğer Twitter’ın son dönemdeki kısıtlama ve erişim engeli uygulaması nedeniyle özellikle birçok siyasi ve ünlü isim sansürsüz bir platform arayışına girdi. Bu bağlamda, Twitter’ın alternatifi olan Bluesky’a bir nevi göç başladı.
Elon Musk, 2022’de satın aldığı Twitter’ı ifade özgürlüğünün olduğu bir platform olarak tanımlasa da bundan söz etmek pek mümkün değil.
Bluesky, eski Twitter CEO’su Jack Dorsey tarafından 2019’da Twitter’ın bir araştırma girişimi olarak geliştirildi ve sonrasında bağımsız bir platform haline geldi. 2021’de kullanıma açılan Bluesky, ‘merkeziyetsiz’
bir sosyal medya platformu olduğu için tek bir kişi ya da şirket kontrolünde
değil. Bu da uygulamada sansür ve algoritma manipülasyonu gibi sorunları azaltıyor. X ise söz sahibi bir grubun kontrolünde olan bir yapıya sahip olması nedeniyle belirli kararlar alınıp, hemen uygulanabiliyor, veriler paylaşabiliyor, erişim engeli uygulanabiliyor. Bu nedenle X’i bırakanlar için Bluesky güvenli bir liman olarak tercih ediliyor.
Kurucu Jack Dorsey 2024 Mayıs’ında Bluesky’ın yönetim kurulundan ayrıldığını açıklamış ve Bluesky’ın başında artık bir yönetici grup olduğunu söylemişti. Bu nedenle Bluesky her ne kadar hâlâ şeffaf açık kaynak olarak öne çıksa da ne kadar özgür kalacak göreceğiz.
DİJİTAL PLATFORMLARA KARŞI HOLLYWOOD’DAN BİR HAMLE…
Hollywood sinema tarihine geçecek bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. Oscar ödüllü yönetmen
Sam Mendes, müzik dünyasının en büyük efsanesi olan The Beatles’ı sinema perdesine taşıyor. Eser, her bir Beatles üyesinin gözünden anlatılacak dört biyografik filmden oluşacak.
Paul McCartney, John Lennon, George Harrison ve Ringo Starr’ın birbirine bağlı ama ayrı hikâyeleri sinemaya taşınacak. Mendes, bu yapımı sinema tarihinin ilk ‘bingeable’ yani arka arkaya izlenebilir sinematik deneyimi olarak tanımlıyor.
2028 Nisan’ında neredeyse aynı anda vizyona girecek olan dört film, seyirciler için adeta bir sinema maratonuna dönüşecek.
Dijital platformların hayatımıza girmesiyle izleyiciyi evden çıkarmanın gittikçe zorlaştığı düşünülünce; bu proje için, sinema sektörünün dijital platformlara karşı yeni bir hamlesi diyebiliriz.
Dört filmi aynı anda vizyona sokmak, sinema için bakalım devrim olacak mı?
“WHİTE LOTUS” ETKİSİ
Sinemadan bahsetmişken, 3. sezon finali büyük ses getiren ‘White Lotus’tan söz etmek istiyorum. Bir kara komedi dizisi olan White Lotus, konusu, diyalogları, kurgusu, mekan seçimleri ile oldukça iyi bir dizi.
Bunun yanı sıra dizi öyle sıkı takip ediliyor ki, medya ve eğlencenin, turizm ile moda sektörleri üzerindeki etkisini çok iyi gösteriyor. Oyuncuların kıyafetlerinden, içilen içeceklerden, çekilen mekanlara kadar lüks tüketimde “White Lotus etkisi” terimi yerleşti bile. Lüks oteller ve destinasyonlar, dizi sayesinde popülerleşirken; moda markaları diziden ilham alan koleksiyonlar çıkarıyor, perakendede içecekten çikolataya, kahveden, muma kadar White Lotus rüzgârı esiyor.
Dizinin Hawaii’ye, Sicilya’ya ve Tayland’a taşıdığı hikâyeler, yalnızca izleyicileri değil, gezginleri de peşinden sürükledi. İlk sezonun çekildiği Hawai’deki otellere rezervasyonlarda yüzde 300’e varan artışlar yaşarken, ikinci sezonunun çekildiği Sicilya’daki gayrimenkul fiyatları yükseldi. Üçüncü sezonun büyük bir bölümünün çekildiği Four Seasons Resort Koh Samui rekor rezervasyon talepleriyle karşılaştı. Öyle ki, dizinin ilk bölümünün yayınlanmasının hemen ardından otelin rezervasyonları geçen yıla kıyasla tam yüzde 312 arttı.
Dizi 4. sezon için onay aldı ama nerede çekileceği henüz bilinmiyor. Bilinen tek şey, dizinin mekân sponsorunun Four Seasons otelleri olduğu…
Belki de zincirin Boğaz’ın en güzel yerindeki otelinde, yani İstanbul’da çekilir; kim bilir!