Her sene taraftarların yüreğini pıt pıt attıran "Mesut Özil Türkiye'ye geliyor" sezonu açıldı!
Son dönemde Arsenal'da işlerin Mesut için yolunda gitmemesi, koronavirüs arasından sonra İngiltere'de başlayan maçlarda hâlâ forma şansı bulamamış olmaması da işin tuzla biberi oldu.
Her ne kadar nesli tükenmekte olan nadir 10 numaralardan olsa ve sahada izlemesi muhteşem keyif verse de, kabul etmek gerekir ki artık 4,5 sene önceki Mesut yok.
Öyle ya da böyle Arsenal ile yolun sonuna gelen Mesut, eğer 'muazzam' bir indirime gitmezse, Türkiye'de kendisini transfer edebilecek bir takım var mı? Bana bu sorunun cevabı da "Yok" gibi geldi.
Arsenal'deki yokuş aşağı gidişini, Türkiye'de yeni bir başlangıç yaparak toparlayacak mı, yoksa sonu hiç iyi bitmeyen bir yıldız transfer olarak hayal kırıklıkları listesinde yerini mi alacak?
Hiç "Olur mu öyle şey, Mesut bu" demeyin! Biz ne Robin van Persie'ler gördük, zaten yoktular.
Kafasını yeniden topa verirse belki bir fark yaratır ama özellikle koronavirüs ile beraber mali olarak sıkıntılı günler yaşayan kulüpler bu riski alabilir mi?
Kış boyu istikrarlı şekilde spor yapıp sinsi sinsi yazın gelmesini beklerken kendimi evde hamur açarken buldum. Evde egzersiz, spor öyle kolay olmuyor. Kendimi sürekli bir bahaneyle mutfağa süzülürken buluyorum.
Odadan odaya koşturuyorum. - Hop burdayım nasıl tak diye burdayım saniyede.-
Bunlar benim gibi hayatını spor ile kazanmayanlar için sadece sağlık açısından bir anlam ifade ediyor elbette.
Bir de formlarını evlerinde kendi yaptıkları antrenmanlarla korumak zorunda olan profesyonel sporcular var.
Malum, takımların şampiyonluk mücadelesi iyice kızışmaya başlamışken aniden ertelenen liglerin yeniden ne zaman başlayacağı belli değil.
İngiltere'de Liverpool yıllar sonra şampiyonluğunu ilan edecekken 25 puan farkla öyle kalakaldı liderlik koltuğunda. Benim makus talihimin tam karşılığı.
Başka bir yeri gezmenin pek de mümkün olmadığı şu günlerde sizin için sosyal medyayı biraz gezdim, dünyaca ünlü sporcuların karantinada nasıl vakit geçirdiğini derledim efendim, buyrun.
Corona virüsün patlak vermesiyle hemen hemen aynı zamanlarda
Şampiyonlar Ligi'nden, Süper Lig'e, F1'den NBA'e...
Bir sporseverin şu an bunlardan hiçbirini izleme şansı yok. Belki çok kısa zaman önce biri bize gelip hayatımızın baştan aşağı bu derece değişeceğini söylese gülüp geçerdik.
Corona virüs salgınını tüm dünya ile beraber şaşkınlık içinde, kimi zaman korkuya kapılarak gün gün takip ediyoruz.
Bu satırları evde çalışma imkanı olan şanslı kesimden biri olarak, bir o duvara, bir bu duvara bakarak yazıyorum.
#EvdeKal'dığımız şu günlerde - birçoğunuzun muhtemelen izlediği - bir daha izlemenin vakit kaybı olmayacağını düşündüğüm 5 spor filmi seçtim. Bana güven duymazsanız diye de üşenmedim IMDb puanlarını yanlarına ekledim...
Başlayalım:
Başrollerini Charlie Hunnam ve Elijah Wood'un paylaştığı filmde Milwall ve West Ham United arasındaki ölümcül rekabet, İngiliz usulünce anlatılıyor. Hobbit'ten holigan olur mu derseniz oluyor. Taraftar grubuna sonradan dahil olan Elijah Wood, kendini bir anda sokak kavgalarının ortasıda buluyor.
Bir şeyler biraz daha gelişigüzelken daha mı iyi sanki, yoksa ben mi fazla nostalji müptelasıyım bilemeyeceğim. Bir türlü kanım ısınamadı şu VAR'a (Türkçe açılımıyla 'video yardımcı hakem uygulaması').
Türkiye'de hiçbir maçta eksik olmayan hakem kararları tartışmalarını ortadan kaldıracak gibi geldi derken, işler yine sarpa sardı. Futbol izleyicisinin lügatına yeni bir cümle ekleniverdi: "Hoca, bu pozisyonda niye VAR'a gitmiyorsun hoca!"
Sistem, sahada tam hakimiyet kurmak isteyen hakemin özgüveninden bir ısırık alırken, oynanan oyun da hiçbir hatayı kaldıramaz oldu.
Teknoloji ile gelen bu kesinlik oyunun akışını da doğrudan etkileyince, VAR kendisinden pek de iyi bahsedilmeyen bir yardımcıya dönüştü.
Modern futbolda artık birçok şeye yer yok. Bizi büyüleyen ama fiziksel yönden şimdiye kıyasla eksik kalan topçulara mesela. Futbolseverlerin başına 'gerçek' sıfatını getirdiği Ronaldo'nun kıvraklığı, yerini saatte 32 kilometre koşan Cristiano Ronaldo'ya bıraktı.
Her şey daha hızlı, keskin ve sayısal.
Maradona, ülkesine Dünya Kupası'nı getiren o golü İngiltere'ye bugün atmış olsaydı, kavga gürültü hakemi çevreleyen bir grup futbolcu ve VAR'dan dönen bir gol anımsayacaktık.
Böylece Arjantinli yıldız, kendisini maçtan sonra