Kuzey Ege, herkesin överek söz ettiği bir bölge olmasına rağmen benim pek de ilgimi çekmezdi. Çünkü Mersin’de doğup büyüyen ben, o soğuk denize asla giremem. Benim için deniz keyfi Marmaris’ten itibaren başlıyor, Bodrum’un suyu bile soğuk gelir açıkçası. Ama bu fikrim, geçen hafta sonu Skoda’nın yeni SUV modeli Kodiaq’ın ikinci neslinin tanıtımı için yapılan davete katılmamla değişti.
Denize de girebildim, Bozcaada’nın lezzetlerinin, eğlencesinin tadını da çıkarabildim. Öncelikle otomobil beklediğimden de iyiydi. Skoda Türkiye Genel Müdürü Zafer Başar lüks müşterisinin aynı donanım özelliklerine sahip orta segmente kaydığını, 1 fiyatına 2 otomobil almaya başladığını söyledi. Bir otomobil için para ayıranların, bu parayla iki otomobil alabilmesi elbette önemli. Skoda’nın kadın alıcısının oranı da yüzde 31 olarak belirlenmiş. Galiba şöyle bir durum ortaya çıkıyor, eldeki lüks araç satılıyor, üzerine biraz para konularak bir Skoda alınıyor bir de başka bir araç. Gelelim Bozcaada’ya... Kış nüfusu sadece 700 kişi olan bu adaya özellikle hafta sonları hem girmek hem de çıkmak zor. Geyikli iskelesinden saatte bir kalkan arabalı vapurlar yetersiz. Araç kuyrukları çok uzun, saatlerce bekleme riskiniz var. Adadan dönmek de aynı şekilde. Öyle “Ben geldim, bineyim” yok. Online bilet alırsanız biraz daha şanslısınız. Ama mesela biz vapura bindik, içinde valizlerimizin olduğu otomobiller birkaç vapur sonra geldi. Çünkü yer yoktu. Gündüz, soğuk olsa da tertemiz Ege sularında yüzerek vakit geçirebilirsiniz. Akşamları ise adanın merkezi tam anlamıyla bir eğlence alanına dönüşüyor. Bozcaada’yı genellikle genç çiftler tercih ediyor. Baş başa romantik bir tatil merkezi haline gelmiş. Genç sayısı bu kadar çok olunca, yüksek sesle müzikli eğlence de tabii ki adaya hakim olmuş. Bundan kimse şikayetçi değil. Peki ada pahalı mı? Kişiye göre değişse de ortalamanın üzerinde olduğu gerçek. Cumadan pazara bir hafta sonu tatili için iki kişinin burada harcayacağı para 25 bin lira civarında. Buna yolu falan da eklersek 30 bini buluyor. Tercih size kalmış ama insanın hayatta bir kez de olsa bu adayı görmesi gerektiğine ikna oldum.
MADEM ÖYLE İŞTE BÖYLE
Konser salonlarında en ön sıralar var ya, onların yüzde 90’ı satışa çıkmıyor. ‘Protokol’ diye tabir edilen bu bölümde aslında ‘bedavacılar’ oturuyor. Ya konseri düzenleyenin davetlisi, ya konserin yapıldığı ilin, ilçenin ileri geleni, ya da konseri veren sanatçının yakınları dolduruyor o koltukları. Geçenlerde menajer Haluk Şentürk, “Lütfen bir daha bilet için beni aramayın. Ayrıca bu sektörde tüm organizatörler para kazanmak için bu işi yapıyor. Sektör bu kadar zor durumdayken destek olmak yerine bedavacılığın anlamı yok” diye isyan etti ya, işte bu kişilereydi isyanı. Peki tamam, en önden bedava bileti kaptın, yerine oturdun, konseri izlemeye başladın. Peki niye konserin ortasında, üstelik sanatçı şarkısını söylerken kalkıyorsun? Madem sonuna kadar izlemeyeceksin neden geliyorsun? Aslında nedenlerini biliyoruz. Geldin, kendini gösterdin, sosyal medyada “Ben de konserdeydim, üstelik en öndeydim” demek için fotoğrafını, storyni çektin. Görevini tamamladın yani. En hafif tabiriyle ayıp... Ajda Pekkan, Harbiye konserinde şarkının ortasında protokol koltuklarından kalkan, aralarında kardeşi Semiramis Pekkan’ın da bulunduğu gruba hak ettikleri sözleri söyledi. Çok da iyi oldu, pek de güzel oldu. Süperstar birazcık küfürlü de konuştu ama çok haklı. Öyle yapana, böyle söz söylenir.
YUSUF DİKEÇ PARİS’E GİTSİN
Olimpiyat tarihinde ülkemize atıcılık dalında, Şevval İlayda Şahin ile birlikte ilk kez madalya kazandıran Yusuf Dikeç’in pozu dünyanın gündeminden inmiyor. Atletizmde dünyanın en fazla tanıdığı sporcu olan İsveçli Armand Duplantis sırıkla yüksek atlamada rekor kırıyor, bu pozu veriyor. Aynı dalda kadınlarda Nina Kennedy altın madalya kazanıyor, sevincini Dikeç pozuyla gösteriyor. İstanbul, 2036 Olimpiyatları için aday olmak istiyor ve bunun için Paris’te lobi faaliyeti yürütülüyor. Peki Yusuf Dikeç nerede? Yarışmasını tamamladığı için Türkiye’de... Bütün dünya onu konuşurken o, evine, köyüne döndü, olacak iş değil. Yusuf Dikeç’in acilen Paris’e götürülmesi gerek. Kalan birkaç gün bu lobi faaliyetine katılmalı, kapanış töreninde de mutlaka yer almalı. Türkiye için bundan daha iyi bir tanıtım fırsatı olamaz.