Instagram’da ‘nuresin34’ rumuzunu kullanan ve adının da Nur Esin olduğunu yazan bir kadının, erkeklerin 100 Euro verip bir escort ile birlikte olmasının aldatma sayılmayacağını söylemesi sosyal medyada tartışma yarattı.
Ben de merak ettim, kadının Instagram hesabına girdim ve baktım ki; özellikle kadınlara; ilişkiler, evlilikler, erkekler hakkında kendince bilgi veriyor. Olabilir, verebilir, deneyimlerini paylaşabilir, çevresinden gördüklerini aktarabilir. İzlenmek için, takipçi toplamak için abartılı örnekler veriyor, buna da sözüm yok. Ancak, bir söylediği, diğer söylediğiyle çelişiyor maalesef. “Escort’a 100 Euro verir, sana canını. Dünyanın hiçbir yerinde adam escorta gitti diye ayrılınmaz” diyen Nur Esin, 8 ay önce paylaştığı bir başka videoda ise “Erkekler demiş ki; ‘Tek gecelik ilişki aldatmaya girmez.’ Bunların hem boşanmaya g..tü yemiyor, hem uçkuruna sahip çıkamıyor, bir de gitmişler böyle kılıf uydurmuşlar. Her türlü aldatma, aldatma değil midir sizce?” diye soruyor. Perhiz ve lahana turşusu hesabı. 8 ay önce tek kişilik ilişki aldatma, 8 ay sonra değil. Bu sürede ne yaşandı bilmiyorum, belki deneyimleri değişmiştir, belki gördükleri. Aslında son videosunda değindiği damacana meselesi daha önemli. Diyor ki; “Tek gecelik ilişkiler sadece ego tatmini. Adam damacanaya hallense seni aldatmış mı sayılacak?” Damacana mı? Gerçekten mi? Bir insanın hayatında damacanaya hallenen biri varsa o normal midir? Eşinizi damacanaya hallenirken yakalasanız nasıl hissedersiniz acaba? Böyle bir karşılaştırma garip elbette. Neyse, ben de fikrimi belirteyim. Aldatma, aldatmadır. Parayla satın alınmış seks ilişkisi de, hatta eşten ya da sevgiliden habersiz girişilen ve seks içermeyen duygusal ilişki de aldatmadır. Bu tür videoları mizah içerikli olarak kabul edin, izleyin, gülün, geçin.
GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER
Önce Ferit Edgü’yü kaybettik, sonra Afşar Timuçin’i. Derken Kenan Işık’ın ölüm haberi geldi, hemen arkasından Genco Erkal’ın. Hepsi Türk edebiyatının, Türk tiyatrosunun ustaları, duayenleri. Ferit Edgü’nün ‘Ah Min-el Aşk’ adlı şiir kitabı öğrencilik yıllarımın başucu kitabıydı. Aynı şekilde Afşar Timuçin’in ‘Ey Benim Güzel Sevdalım’ adlı şiir kitabı da... Genco Erkal’ı, yine öğrencilik yıllarımda Beyoğlu’ndaki Dostlar Tiyatrosu’nda izledim. Kenan Işık’ı, o zamanlar öğrenci biletiyle sürekli gidebildiğimiz Devlet Tiyatrosu’nda izleyip izlemediğimi hatırlamıyorum. Ama yıllar önce, ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yarışmasıyla hayatımıza girdi. İlk dönem o yarışmayı hiç kaçırmadığımı hatırlıyorum. Yaşar Kemal’in bir dizesinde dediği gibi, “O iyi insanlar, güzel atlara binip gittiler...” Bizse sosyal medyada popüler olmayı marifet sanan şaklabanlara kaldık.
KANALİZASYONDA TRİATLON
Paris Olimpiyatları’nda erkekler ve kadınlar triatlon (yüzme, bisiklet ve koşu) yarışmaları şehrin içinde yapıldı. Sporcular yüzmeyi, Paris’in içinden geçen ünlü Seine Nehri’nde yaptı. Bu nehir, olimpiyatlardan once pisti, şehrin kanalizasyonu akıyordu. 100 yıldır Seine’de yüzmek yasaktı. Paris Belediyesi 1.38 milyar dolar harcanarak nehrin temizlendiğini ve yarışmanın yapılabileceğini açıkladı. Ancak yarışma sırasında gördük ki; nehir temizlenmemiş. Yüzme bölümünün bitiminde Seine Nehri’nden çıkan bazı sporcuların midelerini tutarak kendilerini yere attığını, bazılarının kustuğunu gördük. Avrupa basını ‘Kanalizasyonda triatlon’ diye başlıklar kullandı. Fransızların olimpiyatlarda Paris’i mükemmel tanıttıklarına hiç kuşkum yok. Ama bu olmadı. İstanbul’da bu yarışmanın Kadıköy’deki Kurbağalı Dere’de yapıldığını düşünün. İşte Seine Nehri’nde yapılması da öyle bir şey. Neyse, ben olimpiyat keyfinden memnunum. Bugünden itibaren olimpiyatların ana sporu atletizm de başlıyor. Türkiye açısından da sevindirici haberler alıyoruz. Okçularımızın, atıcılarımızın aldığı madalyalar, voleybolcu kızlarımızın adım adım finale yürümesi, boksörlerimizin turları geçmesi keyfimize keyif katıyor.