İstanbul’un tarihi surları, uzun yıllar kentte hep bir problem olarak görülürdü. Surdibi denen bölge, adeta bir suç merkeziydi bir zamanlar. Madde kullananların mesken edindiği, at kesildiği, her türlü melanetin kol gezdiği bu bölgeye halk yaklaşamazdı bile.
Gazetecilik mesleğine polis muhabiri olarak başladığım için iyi bilirim bu bölgeyi. Boynumda fotoğraf makinesiyle Surdibi’nde epey polisiye olay kovalamışlığım var. Geçen hafta buluştuğumuz Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, “Size Surdibi’ni gezdireyim” dediğinde açıkçası önce şaşırdım. Ama gidip gördüğümde şaşkınlığım yüzlerce kat daha da arttı. Surdibi, benzerine çok az yerde rastlayacağınız bir yaşam alanına dönüşmüş. Belediyenin yaptırdığı ‘Kara Surları Millet Parkı’, Surdibi’nin çehresini değiştirmiş.
Oturma ve piknik bölümleri, bisiklet ve yürüyüş yolları, çocuklar için oyuncaklar, kafeteryalar, eğlence ve etkinlik alanları ve daha neler neler... Surdibi’nin o mezbelelik halini bir yaşam alanına dönüştürmek hiç de kolay olmamış tabii. Başkan Ergün Turan ve personeli, o bölgedeki tüm gecekondu, iş yeri, otopark sahipleriyle tek tek anlaşmış. Tam 943 yapı kamulaştırılıp yıkılmış ve ortaya müthiş bir yaşam alanı çıkmış. Millet Bahçesi’nin ilk iki etabı tamamlanmış. Bittiğinde toplam 5 etaptan oluşacak ve Topkapı’dan Yedikule’ye kadar bütün Surdibi kesintisiz olarak parka dönüşecek.
Başkan Ergün Turan ile bu bölgeyi gezerken kendisine “Burayı yaparken birtakım yasa dışı oluşumlardan tehditler almadınız mı? Çünkü işlerine çomak soktunuz” dedim. Bana, “Elbette aldık ama pabuç bırakamazdık. Biz Millet Bahçesi’ni tamamladıktan sonra bu bölgede suç oranı çok ama çok azaldı. Hâlâ birkaç münferit olay oluyor ama görevlilerimiz rastladıkları her olayda Emniyet’i bilgilendiriyor ve anında müdahale ediliyor” diye cevap verdi. Tabii bu bahçe sadece Fatihliler için değil. Kentin her yanından buraya gelen insanlar var. Çocuklar güven içinde oyunlarını oynuyor, aileler masalarda oturup pikniklerini yapıyor, yaşlılar keyifle yürüyüş yollarında yürüyor.
KÜTÜPHANE DERKEN?
Başkan Ergün Turan, pek de kitap okunmayan bir ülkede kendini kütüphane yaptırmaya adamış. Kütüphane deyince benim aklıma raflarda kitapların sıralandığı, insanların sessizce gidip kitap okuduğu bir yapı geldi tabii. Ama Fatih’teki kütüphaneler bir başka. Sanki birer etüt merkezi. Öncelikle hepsi modern bina anlayışla inşa edilmiş. Bir üniversite amfisi gibi...
Öğrenciler bu kütüphaneye giriyor, başvuru kaynaklarını raflardan alıyor, ya da kendi kitapları, defterleriyle geliyor, isterlerse bütün gün ders çalışıyor. İnternet, çay, kahve ücretsiz. Ayrıca her gün çorba dağıtılıyor, o da ücretsiz. Cuma günleri de yemek ikramı var ve tabii ki o da ücretsiz. Daha da önemlisi bu kütüphanelerden bazıları 24 saat açık. Biz belediye binasındaki Merkez Kütüphanesi’ni gezerken kapıda onlarca öğrencinin içeri girmek için sıra beklediğini gördük. 360 bin nüfuslu Fatih’te yaklaşık 292 bin kişinin kütüphane kartı bulunuyor. Müthiş bir rakam. Ayrıca bu kütüphaneler sadece Fatih’te oturanlar için değil.
Esenler’den, Bağcılar’dan, hatta Silivri’den gelen öğrenciler var. Başkan Ergün Turan kütüphanelerle ilgili bir anısını da anlattı. Bir toplantıda, genç bir mülki idareci ile tanışır. Bu idareci Sivas Koyulhisar Kaymakamı Oğuzhan Demir’dir. Genç kaymakam başkana, “Size çok teşekkür ederim. Ben sizin kurduğunuz o kütüphanelerde ders çalışarak kaymakamlık sınavını kazandım” der. Başkan için bundan daha büyük mutluluk olamaz herhalde...
Fatih için anlatılacak daha çok şey var ama yerim de kısıtlı. Restore edilen tarihi çeşmeler, türbeler, ihya edilen camiler...
Psikolog desteği alanlar, diyetisyen desteği alanlar, 20 bin kursiyerin eğitim gördüğü ‘Karınca Kadın El Emeği Eğitim Birimi’ ve daha niceleri...
Bunlar da bir başka yazının konusu olsun.