Özellikle ikinci yarıda fırsatları bir bir harcayan Fenerbahçe, puan kaybına hiç tahammülü olmadığı karşılaşmada 2.34'lük gol beklentisinden gol çıkaramadı. (Şampiyonluk yarışındaki rakibi Galatasaray, bir önceki gün 2.27’lik gol beklentisinden tam 6 gol buldu) Zamanında Manchester City'nin birinci golcüsü olmuş, bundan 11 ay önce ise Şampiyonlar Ligi Finali'ne ilk 11'de başlamış olan Edin Dzeko'nun bu derece kritik anlarda ayağına gelen fırsatları cömertçe harcaması kabul edilebilecek bir durum değil. Takım zaten yaptığı basit hatalarla, birbirinden kötü tercihlerle ve bunun yanında olumsuz vücut dilleriyle şuursuz bir görüntü verirken takıma kaptanlık yapan ismin kader anlarında daha soğukkanlı kalarak o pozisyonlardan gol çıkarıp 3 puanı takımına kazandırması gerekiyordu.
Cengiz Ünder'in anlamsız ortalarını, son dakikada yanında Batshuayi varken topu, önündeki savunmacıya nişanladığını ya da Mert Hakan Yandaş'ın hakeme itiraz etmekten başka herhangi bir aksiyonu girememesini ve daha birçok konuyu tartışabiliriz ancak nihayetinde Fenerbahçe, üst üste tam 9 sezonu şampiyonluk kupası kazanamadan tamamlamış oldu.
Son birkaç ayda Fenerbahçe ile Galatasaray'ın puanlarının birbirine son derece yakın seyretmesi dolayısıyla şampiyonluk hiç de uzak bir hedef gibi görünmüyordu sarı lacivertliler için. Ancak bir yandan da bugün yaşanılan hayal kırıklığının geleceği gün gibi ortadaydı. Devamlı kötüye giden bir oyun, son derece başarısız bir teknik direktör performansı ve yönetimin arka planda kalmayı becerememesi, Fenerbahçe'nin ezeli rakibi Galatasaray'ın bir şampiyonluğuna daha şahit olmasına sebep oldu.
Bu saatten sonra yapılması gereken şey, başarısızlığı sadece saha dışı faktörlere bağlayıp kolaya kaçmak değil, sorumluların bu başarısızlığı üstlenerek artık yerini, yenilere bırakması olacaktır.