Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili açıklaması tüm dünyada büyük ilgiyle izlendi. Erdoğan, 2 Ekim günü işlenen cinayetin 28 Eylül’den itibaren planlandığını anlattı. Yalnız cinayetin değil, cinayet sonrası karanlık bir senaryonun da oynandığını detaylarıyla ortaya koydu. Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim günü evlilik belgelerini almak için çağırıldığı Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girişine ait kamera görüntüleri var ancak çıkış görüntüleri yok. Planı yapanlar bunu da düşünmüş; Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişilik “cellat” ekibinden bir kişi, öldürülen Cemal Kaşıkçı’nın kıyafetleriyle konsolosluktan çıkıp kameraların göreceği şekilde İstanbul sokaklarında dolaşmış. En sonunda Sultanahmet’te bir tuvalette kıyafetlerini değiştirip, ayrılmış. O “dublörün” fiziksel görünümünün Cemal Kaşıkçı ile benzeyen birisi olması bile nasıl bir plan hazırlandığını gösteriyor.
Emri veren kim?
Ancak tüm bu plan, Türk adli makamlarının ve istihbaratının titiz çalışmasıyla boşa çıktı. Sürecin bunun kadar önemli olan bir diğer kısmı ise uluslararası basın ile son derece şeffaf yürütülen bilgi paylaşımı Türkiye’nin elini güçlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün grup toplantısında yaptığı konuşmada çok önemli sorular sordu.
O altı soru şöyle;
1 - Tamamı olayla ilişkili vasıflara sahip 15 kişi cinayet günü niçin İstanbul’da toplanmıştır?
2 - Bu kişiler kimden emir alarak oraya gelmişlerdir?
3 - Başkonsolosluk binası niçin hemen değil de günler sonra incelemeye açılmıştır.
4 - Cinayet açıkça ortada iken onca tutarsız açıklama niçin yapılmıştır? 5Öldürüldüğü resmen kabul edilen bir kişinin cesedi niçin hâlâ ortada yoktur?
6 - Cesedin yerli işbirlikçiye verildiği ifadesi doğruysa bu yerli işbirlikçi kimdir?
Bu soruların hepsi değerli ama en önemlisi emri kimin verdiğinin ortaya çıkmasıdır. Herkes biliyor ki, Suudi Arabistan’da yürütmenin başında fiilen veliaht Prens Selman var, böyle bir emri başkasının vermesi mümkün değil.
Neden İstanbul?
Korkunç olay ortaya çıktığından beri benim üzerinde durduğum bir başka soru var; Cinayet neden İstanbul’da işlendi?
Bu soru, Türkiye’nin nasıl korkunç bir komplo ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor bana göre. Eğer, Türk istihbaratı ve adli makamları bu derece titiz çalışmasa ve delilleri tek tek ortaya çıkarmasa, cinayetin bütün sorumluluğu Türkiye’nin üzerinde kalacaktı. Türkiye, Kaşıkçı gibi birisinin kaybından sorumlu tutulacaktı. Türkiye, şuan Suudi Arabistan’ın kaldığı baskının altında kalacaktı. Cinayeti planlayanlar Kaşıkçı’yı bir başka ülkede bir başka şekilde öldüremez miydi? Elbette her şekilde korkunç planlarını gerçekleştirebilirlerdi. Amacın yalnız Cemal Kaşıkçı gibi bir yönetim karşıtından kurtulmak değil Türkiye’nin de başını belaya sokmak olduğu açık.