ABD Borsası’nın temmuzdaki zirvesinden bu yana yüzde 15 civarında değer kaybetmesi, dünyada ve Amerika’da panik yarattı. Japon Borsası 1987’den bu yana yaşadığı en yüksek değer kaybına uğradı. Borsa İstanbul da genel eğilimden etkilenerek düştü. Bu sarsıntı daha ne kadar sürer, hangi derinlikte ekonomik yıkımlara sebep olabilir, kestirmek mümkün görünmüyor.
Belirsizlik en korkutucu durum. Amerikan Merkez Bankası FED geçen hafta faiz indirimine gitmeyeceğini açıkladı. Halbuki piyasa indirim bekliyordu. İşçi istihdamı konusunda bir sıkıntı yaşayan ABD ekonomisi, yüksek faizden rahatsız. Yüksek faizi sürdürmek isteyen FED, bu yolla enflasyonu kontrol almayı planlıyor. Ancak ABD ekonomisi, hem yeni yatırım alanlarının yüksek faiz nedeniyle işçi istihdamını artıramaması hem de diğer siyasi/sosyal etkiler nedeniyle bir resesyon tehlikesiyle yüz yüze. ABD’nin resesyona girmesi, dünya ekonomisi için özellikle Japon ve Avrupa ekonomisi için yıkıcı bir tehdit ve risk anlamına geliyor.
Yüksek faiz, özellikle inşaat sektörü gibi sektörlerde yatırımları engelleyici bir rol oynuyor. Ukrayna ve Filistin’de, İran’da, Lübnan’da yaşanan çatışmalar ve nerede ve nasıl duracağı tahmin edilemeyen siyasi kriz, doğal olarak ekonomik dengeyi sarsıyor. Bu dalgalanmalı tablo içindeki dikkat çekici gelişme, altın fiyatlarının, bazı ara düzeltmeler olmakla birlikte, istikrarlı olarak artması. Altın, güvenli liman olduğunu bir kez daha kanıtlamış durumda. Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimleri, bir yenilik veya köklü değişim umudu yaratmıyor.
Trump’ın “Seçilirsem, Ukrayna savaşını bitireceğim” doğrultusundaki açıklamaları da ABD kamuoyunda pek karşılık görmüyor. Trump, önceki başkanlık döneminde "Suriye’den askerleri çekeceğim" şeklinde bir tavır almıştı. Ancak onun bu açıklaması pratikte hiçbir zaman uygulanmadı. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Başkan Trump’ın istediklerini yapmadı. Bunun için değişik yalanlar uydurduklarını daha sonra kendileri itiraf ettiler. Yani sonuç olarak ABD’de özellikle askeri konularda, Pentagon ağır basıyor.
Bu nedenle Trump’ın “Şimdi Ukrayna’yı çözeceğim” yaklaşımı inandırıcı bulunmuyor. ABD’nin yeni başkan seçecek olması, bir umut yaratabilirdi. Fakat siyasi dengeler ve ABD’ye egemen olan militarist mantık, çözümden değil savaştan yana mesajlar veriyor. Seçilme şansı olan başkan adaylarının yüksek ihtimalle bu genel eğilimi değiştirebilecek bir ağırlık kazanamayacakları da görülüyor. Yani ekonomi bir çözümsüzlük senaryosu üzerinden sinyaller veriyor. Böyle giderse daha ciddi krizler ortaya çıkabilir gibi görünüyor. Başkan, Pentagon, FED... Bunlar ABD’nin kaderini belirleyen önemli kurumlar. Ekonomik açıdan FED krizi atlatmada tayin edici güç. Ancak siyasetin ve Pentagon’un planları da FED’in önlemlerini yetersiz hale getirebilir.