1968’liyim. Fıkır fıkır kaynayan üniversitelerin, gösterilerin içinden geldim. Ön saflarındaydım. O dönemin binlerce genci gibi ben de heyecanla eylemlerde yer aldım. Pişman değilim. Bizim öğrencilik dönemimiz Süleyman Demirel’in başbakanlık yıllarına denk gelmişti. Demirel ünlü, “Yollar yürümekle aşınmaz” sözlerini o zaman söylemişti. Bugünlerle karşılaştırıldığında gençliğe yaklaşım konusunda ikircikli bir tutum vardı. O zamanlar adımız ‘anarşistler’di. Henüz ‘teröristler’e terfi etmemiştik. İstanbul Üniversitesi’ndeki 1968 Haziran işgalleri, üniversiteye, eğitime ilişkin talepler içeriyordu.
Biz ateşliydik, öfkeliydik, iktidar ise “Bunların başını ezmeliyiz” psikolojisi içindeydi. Öğrenci talepleriyle başlayan eylemler, iktidarın sert tepkileriyle siyasi bir karaktere büründü. Eylemler ülke çapında yaygınlaştı. Devlet bir grup sağcı genci, solcuların üzerine saldı. Kan döküldü. Kutuplaşma sertleştirildi… Asker müdahale etti. Gençlerin isyanı, bastırıldı. Denizler idam edildi.
Siyaset çözüm üretmek için var
Gençleri ya ‘güdülecek sürü’ ya da tehlikeli bir ‘terör potansiyeli’ sayan siyaset, çözümsüzlük üretti. Türkiye, 68 gençlik ayaklanmasını şiddetle bastırdı. Avrupalı, Amerikalı 68’liler, zaman içinde toplumun etkili unsurları haline geldi. Batı, o potansiyeli değişim enerjisine dönüştürebildi.
Üniversiteler batı dünyasında 68’den güç alarak ilerledi. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin hedeflerinden biri de üniversitelerdi. Darbecilerin amacı üniversiteyi emir komuta zinciri içinde yönetilen mekteplere çevirmekti. Üniversiteler toplumdaki entelektüel direnişin de çoğu zaman odağı haline geliyordu. Bu nedenle akademi iktidarlarca tehlike merkezi olarak görüldü.
Bu yüzden üniversiteleri kuraklaştırmayı denediler. Yıllar sonra Süleyman Demirel’le o günleri konuştuk. Denizlerin idamına el kaldırmış olmanın, 68 eylemlerine o kadar olumsuz yaklaşmanın ağırlığını üzerinde hissediyordu. “Askerin baskısına direnemedik” diyordu. Deneyimli bir gençlik eylemcisi olarak, yetkililere önerim, gençliği ötekileştirmek yerine, dinlemeleri.
Üniversitelerin özgürce bilim yapmasına engel olacak müdahalelerden kaçınmaları. Geleceği ancak gençlerin enerjisiyle, dürüstlüğü ve saflığıyla kurabiliriz. Onların hiçbir çıkar hesabı yok. O yüzden onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Ünlü Fransız romancı Bernanos şöyle der: “Dünyayı olması gereken sıcaklık düzeyinde tutan, gençlerin ateşidir. Eğer gençlik coşkusunu yitirirse, dünya soğuktan titrer.”