Yıllar önceydi. Reşat’la (Çalışlar) Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki bir maçını izlemeye gitmiştik. Bir kısım seyirci sürekli futbolculara, hakeme küfür ediyordu. Şaşırıp kaldık. Reşat dayanamadı, “Abi ya küfür etmeyin, futbolcuların moralini bozuyorsunuz…”
Küfürbazlardan birisi karşılık verdi: “Sen ne diyorsun kardeşim. O bizim takım ister söveriz, isteriz severiz kime ne?” cevabını duyunca da meseleyi anlayamamıştık. Hakem Halil Umut Meler’e yumruk atan, tekme atan şahsiyetleri görünce şaşırmadım. Başroldeki kişi ise bir dönem Meclis’te milleti temsil etmiş eski bir milletvekili. Üstelik iktidar partisi üyesi. “Muhalefet partisi üyesi olsa şaşırır mıydınız?” diye sorarsanız ona da şaşırmazdım diyebilirim.
Futbolcuyu, hakemi, terbiye etmeye meraklı, onu döverek, severek, söverek yola getireceğini düşünen bir yönetme mantığı, yabancımız değil ki! Atılan yumrukların, savrulan tekmelerin verdiği bir mesaj var: Bu ülkede futbolda bir bozukluk bulunuyor. Seyircisiyle, yöneticisiyle, taraftarıyla, hakemiyle ciddi bir eleştiri özeleştiri yapmamız gerekiyor. Her konu siyasileştiği gibi en az siyasileşmesi gereken alan spor, aşırı ölçüde siyasetçilerin egemenliğine kucak açtı. Milyonlarca dolar dönüyor, aşırı rant kapıları açılıyor. Futbol kendi iç denetimini yapmak yerine sürekli siyasi müdahalelerin hedefi haline geliyor.
Bu yaratılan ortamda kulüplerin çoğunun başında politikacılar oturuyor. Bu alanda verilen kararları onlar belirliyor, yönlendiriyorlar. Tabii ki siyasetçi de kulüp üyesi olabildiği gibi başkanı da olabilir. Ama maçları, takımların tercihlerini siyaset belirlemeye başlayınca orada çürüme başlıyor. Fetullahçıların, kendilerine boyun eğmeyen Fenerbahçe kulübüne neler yaptıklarını hatırlayın. Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım aylarca hapislerde tutuldu. Birçok futbolcu değişik komplolarla tutuklandı, spor yaşamları sona erdi.
Futbol, milyonların ilgisini çeken, çok estetik, çok heyecan verici bir spor dalı. Toplumun bu ilgisini anlamak ve tabii ki geliştirmek gerek. Devlet, kulüpler arası yarışta taraf olamaz. Devletin imkanları belli kulüplere aktarılamaz. Kaldı ki bu bir yarış olduğuna göre, birileri kazanırken birileri kaybedecek. Tabii yarışta başarı göstermek her takımın amacıdır. Bu nedenle desteklediği takımın kazanması için gayret gösterenleri anlayabiliyoruz. “Bizim takım kazanmadı, sebebi de hakem” diyerek öfkeyi hakemlerin üzerine yöneltmek tehlikelidir.
Halil Ümit Meler’in tekmelenmesine yol açan ortamın nasıl hazırlandığını da gözden geçirmeliyiz. Bazı futbol yorumcularının TV kanallarında kullandıkları kışkırtıcı, korkutucu ve ürkütücü dili de unutmayalım. Bir güzelim futbol şöleni, bir futbol maçı, futbol dışı çıkarların devreye girmesiyle çığrından çıkıyor ve ölüme yol açabilecek bir saldırganlığın malzemesi haline geliyor. Futbolumuz adına bir utanç tablosu yaşadık. Yenilerini yaşamamak için bu alanda ciddi bir düzenlemeye gitmek gerekiyor. Futbolun kendi düzenini oluşturması, yani özerkleşmesi gerekiyor. Siyaset oradan elini çekmedikçe futbol iflah olmaz...