İki yıla yakın bir süredir Ada’da yaşıyoruz. İstanbul çok uzaklardaki bir şehir gibi geliyor. Bir grup gazeteci, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’le Kuledibi’nde buluştuk. Aynı şehirde büyüyüp, aynı kültürlerle yetiştiğimiz Tarsuslu hemşehrim Vahap Seçer’den Mersin’e ilişkin yeni gelişmeleri dinliyorum. Yani İstanbul’dayım, bu buluşma için. Vahap Seçer, imkanlarının ve yetkilerinin sınırlandığı ortamda yaşadıkları zorlukları anlatıyor. Onca engele rağmen, değişik kültürlerin, dillerin elbirliği ile zenginleştirdiği Mersin’den söz ediyor. Bir zamanlar, belediyelerin güçlendirilmesini savunan “Atanmış seçilmişi yönetemez” diyerek yerel yönetimlerin güçlü olmasından yana konuşan iktidar sanki gitmiş, onun yerine 'merkez bilir' diyen bir zihniyet egemen olmuş…
Akşam yemeğinin ardından Galata Kulesi çevresinde yürüyoruz. Kule çevresi şehrin en etkili cazibe merkezi halinde. Yerli yabancı çoğunluğu genç insanların hızla aşağı yukarı yürüdüğü, kafelerde oturup çevreyi seyrettiği, Kule hatırası fotoğrafları çektiği bir bayram yeri gibi…
Cağaloğlu’nda
Sabah, hayatımın önemli bir bölümünün geçtiği, gazetecilik mesleğine başladığım Cağaloğlu’na yöneliyorum. Yıllar önce bütün gazetelerin merkezlerinin bulunduğu sokaklarda yürüyorum. Nuruosmaniye Caddesi'nde etrafı kolaçan ediyorum. Fiyatlara baktıkça yüreğim kaldırmıyor. Her şey iki misline çıkmış gibi. Eskisi kadar kalabalık yok. Bölgenin ekonomisini ayakta tutan Arap turistler, sokakları renklendiriyor.
Osmanlı kıyafetlerine bürünmüş Arap mankenler, Arap müşteri peşinde. Çemberlitaş’a doğru yöneldim. Dükkanlarda, Arap zevkine hitap eden yiyecek ve içecekler öne çıkıyor. Bir esnaf dostuma soruyorum, “Durum nedir?” diye. O da bana aynı soruyla karşılık veriyor. Turizm her şeye rağmen bölgenin, yani Sultanahmet ve çevresinin temel umudu ve beklentisi. Gazete binalarının, kitapçı dükkanlarının yerini turistik eşya satan işyerleri almış.
Sokaklara bir yorgunluk çökmüş gibi. Kapalıçarşı’nın kapısında duruyorum. Eski cıvıltı kalmamış. Beni tanıyanlar, “Bu dolar nerede durur?” diye soruyorlar. “Artık erken seçim olmaz değil mi?” diyorlar. Trafik çok rahatlamış. Üst üste gelen benzin ve motorin zammı şehirde özel araçla dolaşmayı çok pahalı hale getirmiş. Bizim gazetenin şoförleri bu durumdan memnun.
“Eskiden bir habere gidip dönünceye kadar saatler geçerdi. Şimdi beş on dakikada olay yerine ulaşabiliyoruz” diyorlar. İstanbullular, geleceğe yönelik endişe ve beklentiler içinde yeni bir yıla başlıyor. Adanın sessizliği, sakin ortamının ardından İstanbul’u dolaşmak iyi geldi. Arada bir bu büyülü kentin havasına ihtiyacım olduğunu anladım.