PODEM’in (Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları) YADA (Yaşama Dair Vakıf) ile birlikte yürüttüğü “Kadınların Gözünden Türkiye” başlıklı araştırma, tartışmalı birçok konuyu gündeme getiriyor. Zeynep G. Bakır, Gülşah D. Kahyaoğlu ve Rümeysa Çamdereli'nin yürüttüğü araştırma, dün bir yuvarlak masa toplantısında ele alındı.
Katılımcıların çoğu kadın temsilcilerdi. Araştırma, bize kadınların yerel yönetimlere katılmaya istekli olduklarını gösteriyor. Ne var ki, yerel seçimlerin önümüze getirdiği gerçeklerden birisi de kadınların yerel yönetimlerde neredeyse temsil edilmiyor olmaları.
Araştırmanın ürkütücü yanı şuydu: Kadınlar genel siyasette yer almaya istekli görünmüyorlardı. Kadınlar bugünkü siyasi atmosferden memnun olmadıklarını, bu alanı bir nevi “kurtlar sofrası” olarak gördüklerini ifade etmişlerdi.
Derinlemesine görüşmelerde ailenizden bir kadının siyasete girmesini destekler misiniz, sorusuna ise çoğu kadın “desteklerim” cevabını vermişti.
Kadınlar siyasette olmazsa
Araştırma siyasetle sınırlı değildi, ekonomik hayat, toplumsal yaşam konusu da ele alınmıştı. Ancak tartışma kadınlar ve siyaset üzerinde yoğunlaştı. Kadınların siyasi hayata katılımını erkekler mi engelliyordu, yoksa kadınlar isteksiz miydi?
Araştırma, bu noktada açık cevaplar içermese de, bazı ipuçları yakalamak mümkün. Kadınlar siyasetle ilgileniyorlardı. Siyasete katılmalarının önünde büyük engeller olduğu için, o alanı kendilerine kapalı hissediyorlardı.
Ancak imkanı olan, gücü yeten kadınların siyasete atılmaları, başarı kazanmaları kadınları ilgilendiriyordu. Kadınların siyasi hayattaki etkilerinin ve ağırlıklarının artmasıyla, siyasetin demokratikleşmesi arasındaki bağı da görebiliyoruz.
Baskıcı rejimlerin, demokrasisi kırılgan ülkelerin ölçülerinden birisi de, kadınların meclislerde ve hükümetlerde temsil edilmeyişleridir. Kadının siyasetteki etkisi, demokratikleşmenin yanı sıra sivil hayatı da güçlendiriyor.
Kadınlar ve demokrasi
Karşı tez olarak; kadınların siyasetteki ağırlığının demokrasiyi doğrudan etkilemediği savunuldu. Örneğin kadınlar da erkekler gibi Suriyelilere karşı “ötekileştirici” tutum içindeydiler.
Herkes biliyor ki, mülteci konusu gelişmiş demokrasilerde de bir zaaf olarak varlığını sürdürüyor. Kadınlar, toplumun ezilen, hakkı yenen kesimlerinin içinde yer alıyor. Eşitlik, adalet ve sivilleşme, onların önünü açıyor ve erkek egemenliğini kırıyor.
Bu nedenle toplumun demokratik yönde değişmesi en çok onları ilgilendiriyor... Demokrasi bir temsil sorunu değil midir? Kadınların ülke siyasetinde temsili başlı başına dev bir adım değil midir? Tartışma tabii ki orada bitmedi...