Anayasa hukukçusu, HDP milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, kürsüde, KHK ile meslekten ihraç edilen bazı akademisyenlerin adlarını sayıyor.
Kamuoyunun, akademik dünyanın itibarlı isimleri: İbrahim Kaboğlu, Murat Sevinç, Cem Kaptanoğlu, Yüksel Taşkın. Ben de bir saygın isim ekliyorum: Profesör Öğet Öktem Tanör.
Sancar, "Bunların FETÖ'yle, 15 Temmuz darbesiyle ne ilgisi var?" diye soruyor. AK Parti sıralarından, "Onlar terörist" diye bağıranlar oluyor.
AK Partili mağdurlar
Bunun üzerine Sancar, "28 Şubat'ta şimdi bu sıralarda oturan bazı AK Parti milletvekilleri de teröristlikle suçlandı ve üniversiteden atıldılar. Bugün terörist diye suçladığınız, ihraç edilen bu hocaların bir kısmı o zor koşullarda size destek vermişlerdi.
En azından 28 Şubat mağduru AK Partili milletvekillerinin sesini çıkarmalarını beklerdim" diyor. Anayasa referandumunun iki ay sonra oylanacağı bir ortamda, OHAL koşullarında, sonradan telafisi mümkün olmayacak yeni yaralar açılıyor.
OHAL’in gerekçesi FETÖ’ydü
OHAL, 15 Temmuz darbe girişimine karşı ilan edildi. Hedef, “FETÖ'nün devlet içindeki yapılanmasını tasfiye etmek, darbecileri cezalandırmak”tı. Hükümet, OHAL'i ve KHK'ları savunurken bu konuda teminat sayılacak açıklamalar da yaptı. Tabii zaman içinde bu gerekçe kağıt üstünde kaldı. Hükümet ve idari kurumlarda, “aykırı renklerin devletten temizlenmesi” mantığıyla, kitlesel tasfiyeler gerçekleşiyor. Bu kitlesel ihraçlar, kişilere ve ailelerine büyük mağduriyetler üretmenin yanı sıra, “yeni bir sisteme geçme” tartışmalarının makul bir ortamda yürütülmesinin olanaklarını ortadan kaldırıyor.
Tasfiyenin hedeflerinden biri, 1128 imzalı "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza atan akademisyenler. Konu yargıya intikal etti. Ortada bir karar veya hüküm yok. Yüzlerce öğretim üyesi, eğitimden, öğrencilerinden koparılıyor, meslekten ihraç ediliyor. Zaten fukara olan akademik dünyamız, iyice tuhaflaşıyor.
Ülkenin farklı duruşları olan (terörle ilişkisi bulunmayan) insanlarını kapı önüne koyan, onları yoksulluğa, mesleksizliğe mahkum eden bu uygulama; ağır bir mağduriyet yaratıyor.
Üniversite, her gelen iktidarın kendine taraftar olanlara göre kurguladığı bir yer olarak görüldükçe, bu ülkede bilim kuraklığı, ahlaki çürüme devam eder. Böylesine karışık bir coğrafyada, sistem değiştirme tartışmalarının gölgesinde, ortak akla en çok ihtiyacımız olan bir dönemde; yaşadıklarımız, umutsuzluğu körüklüyor.
10 Şubat 2017, Cuma 05:00
Haberin Devamı