Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde, PKK’nın kaçırdığı çoğunluğu asker ve polis olan 13 yurttaşımızın öldürülmesi büyük bir toplumsal şok ve acıya sebep oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan orada yaşananları şu cümlelerle tanımladı: “Bu kardeşlerimiz teröristlerin ellerinde esirdi. O günden bugüne bu kardeşlerimizi nasıl kurtaracağız, hep bunun hesabını yaptık. Çok uğraştık. En son bu operasyonların yapıldığı gece, artık bu operasyonları yapmak suretiyle bu kardeşlerimizi kurtaralım istedik...” Anlaşıldığı kadarıyla uzunca bir süre PKK’nın elindeki rehineleri bir askeri operasyonla kurtarmak için hazırlık yapılmış. Kılıçdaroğlu, Meclis’te yaptığı konuşmada özetle şu soruları sordu: “Neden askeri operasyon yerine diyalog yolunu seçmediniz? Neden konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarını devreye sokmadınız? Bu başarısız operasyonun sorumlusu kimdir?”
Gerilime değil ortak çözüm arayışına
13 gencecik insanın yaşamını yitirmesine yol açan bu acı olayla birlikte sertlik yanlıları öne çıktı. Bahçeli’nin “Kapatalım, susturalım” yaklaşımının dozu giderek tırmanıyor. İşte bu gerilimin ortasında, Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı, muhalefet partilerini ziyaret etti. Belki somut bir sonuç çıkmayabilir. Belki bir uzlaşmaya varılamayabilir. Karşılıklı suçlamalar sürebilir.
Öyle bile olsa bu görüşmeleri önemsemekten yanayım. Uzun süredir ilk kez iktidar, muhalefete bir görüşme ve bilgilendirme talebi ile başvurdu. Tarafların gerilim ve sertliği daha fazla tırmandırmadan, yapılan doğru ve yanlışları konuşmaları mümkün olacak mı? İki tarafın radikal kanatları, çıkışlarıyla konuşma ya da makul bir tartışma ortamını tıkıyorlar. Havada uçuşan şiddet sözcükleri ve HDP’yi tamamen siyaset dışına itmeyi amaçlayan ve 700 küsur partilinin gözaltına alınmasıyla genişleyen operasyonlar, çözüm isteyen, huzur isteyen geniş çoğunluğu karamsarlığa itiyor.
HDP dahil, bütün siyasi çevrelerin bu cinayeti kınamasını bir gelişme olarak görmek mümkün değil mi? Şiddet dili, çözüm getirmiyor. Sakin olabilmeliyiz. Bu zorlu dönemde iç çatışmadan ne kadar kaçınabilir, ortaklaşa barışçı çıkış yolları aramak adına ne yapabilirsek kârdır. 40 yıldır denemediğimiz yöntem kalmadı. Parti kapatma formülü sayısız defa uygulandı. Önde gelen yöneticiler tutuklandı.
Belediyeler kayyuma teslim edildi. Cezalar ağırlaştırıldı... Diyalog ise 40 yıl boyunca ancak birkaç yıl denenebildi. Peki bundan sonra ne yapılabilir? Korkutmadan, tehdit etmeden, sakin bir dille bu konuları konuşabilecek miyiz? Ya konuşacağız, ya da konuşacağız...