Lafı uzatmadan söyleyelim, Suriye Esad Ailesi’nin yönetiminde bir diktatörlüktü. Arkalarında acılar bırakarak gittiler. Şimdi Suriye’nin de içinde yer aldığı başka bir gerçek önümüzde duruyor. İnsanların ne yiyip, ne içeceğine, ne giyip ne giymeyeceğine, velhasılı hayatın en ince noktalarına kadar müdahaleye meraklı ve istekli bir muhafazakarlık rüzgarı esiyor. Özellikle de laik-dindar çatışmasına yatkın olan yörelerde tercih farkları çatışmalara yol açıyor. Esad Ailesi Nusayri Araplara, yani diğer tanımıyla Alevi Araplara dayanıyordu, bir anlamda onların iktidarıydı. Bu azınlık egemenliğine gösterilen tepkiler nedeniyle devletin değişik üst kademelerinde Hıristiyanların, Dürzülerin, Alevi Türkmenlerin, yer yer Sünnilerin de temsil edildiği kurumlar oluşturulmuştu. Şimdi o kurumlar ve o çeşitlilik ne olacak?
İlk gelen haberlerin önemli bir kısmı olumlu görünüyor. Hıristiyanların Noel Bayramı’nda okulların tatil edilmesi, insanı umutlandıran bir örnek. Yine aynı şekilde Esad’ı deviren yeni rejmin şimdiki lideri olan Ahmet El Şarra’nın gerilla kıyafetlerini çıkarıp daha diplomatik bir giyime geçmesi de kayda değer bir adım. Aynı şekilde yeni iktidar sözcülerinin değişik kimliklere yönelik dostça yaklaşımları da olumlu bir örnek olarak alınabilir.
Tabii bu iyi örneklerin yanındaki asıl gerçek Suriye’nin bir Sünni-İslam devleti haline dönüşmesidir. Esad rejimini sona erdiren ayaklanmanın önderi ve şu anda devletin başında bulunan Ahmet El-Şarra sonuç olarak en azından şu anda din adına savaştığını söyleyen bir geçmişe sahip. Rejimi deviren ayaklanmanın önde gelen bütün aşiretleri, kabileler de dini karakterde. Bu somut tablo, yeni iktidarı inançları doğrultusunda bir devlet modeline yöneltiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nda temel yaklaşım, dünya işlerini dünyanın kurallarıyla yönetmeyi esas almaktı. Son karar padişahındı, Şeyhülislam’ın (yani imamın) değildi. Semavi kuralların değil, dünyevi kuralların egemenliği vardı.
Suriye, iktidarın nasıl şekilleneceğini kimsenin pek tahmin edemediği bir dönemden geçiyor. Türkiye, Suriye için olumlu ve olumsuz derslerle dolu bir örnek oluşturabilir. Toplumun muhafazakarlık ve laiklik temelli ikiye bölünmesi, ülkemizde çok ciddi tahribatlara neden oldu. İnançlar ve yaşam tarzı konusu, Türkiye’nin 200 yıllık sorunu olarak, birçok gelişmenin önünü tıkadı. Yeni Suriye için de din ve toplum ilişkisi, kestirilmesi zor bir toplumsal mesele olarak duruyor.