Tanınmış bir sanatçı arkadaşım aradı: “Biz Millî Mücadele’yi sahiplenmedik mi? Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk ve arkadaşlarının yaptıklarını takdirle karşılamadık mı?” Haklısın, dedim. Son günlerin konusu biraz da buydu. 30 Ağustos kutlamaları bu kez Atatürk simgesinin daha çok öne çıkmasını beraberinde getirdi. “Cumhuriyet’in, laikliğin kıymetini bilin” sloganı yüksek sesle dile getirildi.
Bu rüzgârın Afganistan’daki gelişmelerle güçlendiğini söyleyebiliriz. Taliban’ın, Afganistan’da yönetimi ele geçirmesine paralel olarak, bizde de hararetli bir tartışmadır gidiyor. İslam dünyası nasıl bir tepki vermesi gerektiğinin şaşkınlığını yaşıyor. Laikler son anketlerin de cesaretlendirmesiyle kendilerine güvenen bir dille konuşuyorlar. Bu kitle, şimdi Afganistan’ı göstererek, “Bakın gördünüz mü, şeriat gelince bir ülke ne hale dönüyor… Yıllardır eleştirdiğiniz, düşmanlık ettiğiniz Atatürk’ün değeri bir kez daha anlaşılıyor” diyor.
Laiklik, muhafazakarlık, otoriterlik, çoğulculuk
Birinci soru: Laiklik mi muhafazakarlık mı? İkinci soru: Otoriterleşme mi çoğulcu demokrasi mi? Şurası bir gerçek: Dünya sağa kayıyor. Otoriter ve milliyetçi liderler öne çıkıyor, “popülist” politikalarla prim kazanıyorlar. Dünyada, demokrasi kavramı sallanıyor. “Disiplin”, “güvenlik” gibi sözcükler ısrarla öne çıkarılıyor. Tabii farklı bir çağdayız. İslam dünyasındaki bazı fanatikler Afganistan’daki durumu memnuniyetle karşılasa da geniş kesimlerde bir çaresizlik hissinin öne çıktığını söylemek mümkün.
Uzun süredir dünyada moda olan otoriter liderler ve politikalar çoğalacak mı? Trump’ın kaybetmesiyle bu rüzgarın son bulması bekleniyordu. Ancak olaylar farklı gelişti. Taliban’ın gelişi bu tablonun neresine oturtulabilir? Bir yönüyle, otoriterleşmenin sahada kazandığı bir gerçeklik var. Demokrasi, insan hakları, bireysel özgürlükler gibi temel değerleri düşman ilan eden bir çete egemenliği ele geçirdi.
Öte yandan muhafazakâr din motivasyonlu siyasi akımlar, puan kaybetti. Böylesine acımasız bir “şeriat” rejiminin insanlığa mutluluk sağlamadığı, tam tersine bir korku ürettiği ortada. Taliban’ın dönüşü, dünyayı derinden sarsan bir etki yaptı. Batı, “medeniyet projesi”ni hayata geçiremedi. Yerine gelenin korkutuculuğu, ne kadar zorbalık yapabileceği kestirilemiyor. Afganistan-Türkiye karşılaştırmasını çok saçma buluyorum.
Anadolu’da koca bir imparatorluğun örgütlenme mirasını devralan bir yeni devlet kurulurken, Afganistan kabileden devlete geçememişti. Atatürk ve mücadele arkadaşları da küçülen ama yine bir ucu Kuzey Afrika’da bir ucu Bağdat Körfezi’nde olan 600 yıllık bir imparatorluğun paşalarıydı. Çok güçlü bir devlet vizyonuna sahiplerdi. Biz epeyce ileriden başladık…