İstanbul, Türkiye’nin bir özeti olduğu gibi ülkenin lider kenti. Bu, Türkiye’nin kuruluşundan beri böyle. Siyaset de, ekonomi de, kültür de, değişim enerjisi de, gelecek perspektifi de öncelikle bu şehirde ortaya çıkar ve ülkeye yayılır.
Siyasi partilerin kaderinin, İstanbul’dan başlayarak şekillenebildiğini hepimiz biliyoruz. AK Parti’yi iktidara, Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı’na taşıyan sürecin İstanbul belediyesinde başlamış olması, tesadüf değil. Kemal Kılıçdaroğlu da CHP liderliğine İstanbul belediye başkan adaylığının ardından gelmişti.
AK Parti, İstanbul belediye seçimlerini kazanmak için, elindeki bütün imkanları harekete geçirdi. Şehrin duvarları AK Parti afişleriyle donatıldı, tüm imkanlar sonuna kadar zorlandı. İktidarın beklentisi, AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın kazanması yönündeydi.
Seçim yapıldı, tüm itirazlara rağmen hâlâ Ekrem İmamoğlu önde. Şimdi problemli bir dönemece geldik. AK Parti bu kez -sadece geçersiz oyların değil- tüm İstanbul oylarının yeniden sayımını talep ediyor. YSK bu başvuruyu kabul ederse, yeni, uzun ve zahmetli (belki aylarca sürebilecek) bir sayım başlayacak. Eğer “Hepsini yeniden sayalım” başvurusu kabul görürse, bunun bir sonucu da, İstanbul’un seçilmemiş bir başkan tarafından yönetilmeye devam etmesi olacak.
Bir başka senaryo, İstanbul’da seçimin tekrar edilmesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri ‘seçim tekrarı eğilimi’ olarak yorumlanıyor: “Çünkü biz burada organize bazı suçların işlendiğini gördük, görüyoruz diyorlar. Bizler de siyasi parti olarak organize suçun, örgütlü bazı eylemlerin yapıldığını tespit etmiş durumdayız."
Sokaktaki yurttaş, seçim yorgunu olmanın ötesinde, belirsizliği de endişe ile izliyor. Şimdi bütün yük Yüksek Seçim Kurulu’nun sırtında. YSK, iktidar tarafından gelen “Yeniden hepsini sayalım” talebine nasıl bir cevap verebilir?
Anayasa Mahkemesi raportörüyken yazdığı kritik raporla, AK Parti’nin kapatılmasının engellenmesinde etkili olan Anayasa Hukukçusu Profesör Dr. Osman Can, son gelişmeler üzerine Twitter’dan yaptığı değerlendirmede şunları söylüyor: “Kurumlar toplumundur, partilerin veya grupların değil. Toplumun yararını takip eder ve yasalara uyarlar. Gerek Anadolu Ajansı, gerekse Yüksek Seçim Kurulu’nun bu konularda hassasiyetle hareket etmeleri beklenir."
Şimdi gözler YSK’da. Tamam mı, devam mı? ..............
Kitap: Seyhülislam Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi’nin “Malta Mektupları”, Hazırlayan: Ali Suat Ürgüplü, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları