Altın Küre’nin büyüsü, sanattan ve estetik görüntülerden mi geliyor? Kusursuz işlenmiş stratejilerden mi? (Kusursuz stratejiler de bir tür sanat performansı sayılabilir tabii!) Altın Küre’nin ağırlığının, politik yükleriyle nasıl ölçüldüğüne birlikte bakalım…
Bu yıl en iyi film, yönetmen ve erkek oyuncu ödüllerini kazanan ‘The Brutalist’. Savaş sonrası Holokost’tan kaçmış bir mimarın hayatta kalma mücadelesi ve ideallerini gerçekleştirme çabası. Zamanlaması düşündürücü. Tarihi travmalar elbette unutulmamalı. Bunun yanında İsrail’in Gazze’deki katliamlarının dünya sahnesinde yargılandığı bir dönemde de tarihi acılar, politik ajandalara bu kadar kolay teslim edilmemeli. Emilia Perez filmine gelelim. Bir cinsiyet geçiş hikayesi. Buram buram kültürel müdahale kokuyor. Toplumsal cinsiyet algısıyla oynamak için bireysel bir dönüşüm anlatısını ‘ustaca’ kullanıyor... Filmin ödül kazanan yıldızı Zoe Saldana’nın performansı çok güçlü. Ama jüri, ödülü muhtemelen, yeteneği için vermedi. Ana kategorilerdeki ödüllerde siyahlara ayrımcılık yapıldığı eleştirilerinden kurtulmak için verdi. (Sorry not sorry*) Biraz sert gidiyorum, farkındayım. Ama ekranlardaki akışlarda neyin neden sunulduğunu anlamak için kafa yormak gerektiğine çok inanıyorum.
KIZ KARDEŞLİK EDEBİYATI
45 yıllık kariyerinde ilk kez bir büyük ödülü 62 yaşında alan Demi Moore. En iyi kadın oyuncu ödülünü Müzikal/Komedi kategorisinde kazandı. Kendine zarar verme raddesine gelmiş bir güzellik standartları dayatması mağdurunu oynadı (!) Bu rolü almasını sağlayan güzelliği, hünerli cerrahların eseri… 2021’deki estetik faciasından pahalı ameliyatlarla kurtarıldı. “Kız kardeşlik” ve “yetersiz hissetmekle mücadele” gibi mesajlar kullandı ödül konuşmasında, ‘yetersizlik’ duygusuyla barışık biriymiş gibi. Oysa Hollywood’da yaşınız değil, yaşsız görünüşünüz önemlidir. (17 yıldır sahnelerde olan 31 yaşındaki Ariana Grande’ye geçenlerde yükselen yıldız ödülü vermeleri ve Ariana’nın da botoks-dolgu teknolojisine teşekkür etmesi örneğinde olduğu gibi.) Zaten aktrislerin artık 50’li yaşlarında da ‘seksi’ başrolleri kapması bu yaşsızlık teknolojisinin marifeti. ** Demi’nin mesajları işte o yüzden samimiyetsiz ama ironikti. En iyi kadın oyuncu ödülünü alan ‘I’m Still Here’ filmi, Latin Amerika’daki siyasi ayaklanmalar ve bir liderin baskıcı bir rejime karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Amerikan dış politikasının hikaye anlatma sanatıyla nasıl cilalanabileceğine dair kusursuz bir örnek. *: Üzgünüm desem yalan olur. **: Bkz. 5 Aralık 2024 tarihli yazım.
YETERİNCE ZAMAN GEÇİNCE HER HİLEKAR KENDİ BAŞINI YER
Hollywood demişken... Gossip Girl dizisiyle tanınan ve sonra yer aldığı projeler hep kabak olan Blake Lively’nin de ‘altın kız’ boyaları döküldü. Yaşadığı PR faciasının faturasını, kendisinden zayıf gördüğü rol arkadaşı Justin Baldoni’ye kesmeye çalışıyor. Setteki uyuşmazlık ve yönetilemeyen krizlerin sorumlusu olduğu ortaya çıkınca, “Cinsel taciz mağduruyum” dedi! Bu söylem, dünyanın en kullanışlı “Çamur at, izi kalsın” yolu oldu maalesef. Her gün binlerce, belki on, belki yüz binlerce kadının mağduru olduğu cinsel tacizler işte bunun gibi şımarıklar yüzünden hiçbir zaman gerektiği gibi ciddiyet göremiyor!
BOŞ BELEŞ HEZEYANLAR
Oynadığı filmde şiddet mağduru bir kadını canlandırdığı halde filmi ‘romantik komedi’ gibi sunmaya kalktığı için linç yedi. Filmin galasını kendi alkol markasının reklamını yapmak için kullandı, saç bakım markasını da filmle aynı zamanda çıkararak türlü fırsatçılıklar yaptı. Yani oynadığı filmin konusunun ağırlığı, gerektirdiği sosyal sorumluluk bilincinden o kadar uzaktı ki... (Sektöre de yeteneğiyle katılmadığını, aileden torpilli olduğunu belirtmeye gerek var mı?) Neyse... Kendi başını yiyişini naklen izliyoruz biz de.
KAHVE İÇİN YÜRÜMEK
Maalesef dünya güzeli İstanbul’da yürümek için parkur seçenekleri ve güvenli alanlar çok az. Mecburen sadece (evime 30 km uzaklıktaki!) ormanda yürüyebiliyorum. Yürüyecek yer kıtlığı yetmezmiş gibi kentte insanları adım atmaya teşvik edecek pek bir şey de yok. Yürüdükçe para kazanma vadeden uygulamalar var. Ama bunların şimdiye kadar adam akıllı çalışıp kazandıranı olmadı. Hepsi kullanıcı bilgisi tırtıklayıcı. Londra’da Paace diye bir uygulama var. Yürüdükçe para yerine puan kazandırıyor. Puanlarla da anlaşmalı kahvecilerden ücretsiz kahve alınıyor. Şimdiye kadarki en mantıklı ve güvenilir yürüyüş ödülü uygulaması. Umarım benzeri acilen bize de gelir.