Robot garsonlar, robot polisler, robot avukatlar, robot sevgililer, dijital fenomenler derken her yerden mekanik kokusu yükselmeye başladı. Şimdi iyi haberi veriyorum. Robotlarla ilgili yaratılan ürkütücü tablo yanıltıcı. Pek çok meslek dalını robotlar ele geçiremez. Daha doğrusu insanların yerini alamazlar. Böyle büyük sözler ettiğimde aklıma Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman geliyor. “2005’e kadar internetin ekonomi üzerindeki etkisi faks makinesini geçmemiş olacak” dediği tarihi başarısızlıkta bir öngörüsü vardı. Yapay zeka ve robotlarla ilgili geliştirdiğim direnci bu yönüyle de sorguluyorum. Ama neyse, ben bilimsel gerçeklerden yanayım. Atıp tutmaktan değil. Geçen aylarda Tesla’nın aracı kaza yaptı ve iki kişi yanarak öldü. Çünkü direksiyonda sürücü yoktu, araç otopilottaydı. Bazı anlarda insanlar kendilerinin de bilmediği tepkiler vererek hayatta kalıyor. Örneğin tıslayan bir şişeyi elimizden tam zamanında bırakmışızdır ve o an patlamıştır. “Verilmiş sadakam varmış” deriz. Oysa bu bir tesadüf değildir. O anlarda verdiğimiz tepki, bizim varlığından bile haberdar olmadığımız içgüdüsel bir refleksimiz.
İRONİK
Buna ‘bilmediğini bilmemek kanunu’ deniyor. ‘Bilinmeyen bilinmeyenler’ fikri 1955’te Amerikalı psikologlar Joseph Luft ve Harrington Ingham tarafından ortaya atılıyor. Bunu, insanların hem kendileriyle hem de başkalarıyla olan ilişkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacak bir teknik olarak kullanıyorlar. Zira davranışlarımızı ve hayatımızı önemli oranda bilmediğimizi bile bilmeden yaptıklarımız belirliyor. Hatta dünya siyasetini de! ABD’nin eski savunma bakanı Donald Rumsfeld, 12 Şubat 2002’de Irak’ta kitle imha silahları kanıtları bulunmadığını açıklarken, “Bilinmeyen bilinmeyenler vardır” demişti... Örneğin bir uçuşun iptal edilme riskinin farkındayızdır. Bu, bilinen bilinmeyendir. Ama beklenmedik, hesapta olmayan durumlardan kaynaklı riskler bilinmeyen bilinmeyendir. Bilinmeyenlerin yarattığı risk, bir şekilde geçmiş deneyimlerin ışığında bilinmeyenin niteliğine bağlı oluyor. Özetle bazı olasılıkları, reflekslerimizi, içgüdülerimizi, kodlarımızı robotlara yükleyemeyiz. Çünkü daha kendimiz bilmiyoruz… Bilme tutkunu olan ben, bilmediklerimize duacı olduğumuzu söylüyorum şu anda. Hayat ironik. Kuşlar uçuyor.
PRİGOJİN MUHALİFSE KRAL DA BENİM
Rusya’nın paralı asker grubu lideri Yevgeni Prigojin, bindiği uçağın düşmesiyle öldü malum. Prigojin, Ukrayna’ya açılan savaşta doğrudan Putin’e itaat etmesi beklenen biriydi. Ama son aylarda güç zehirlenmesi yaşadı, Putin’e darbe girişiminde bile bulundu. Kazara öldüyse dahi kimse bunun kaza olduğuna inanmaz o nedenle. Zaten Putin de “Hayatta çok ciddi hatalar yaptı” diyerek biletini kestiğini aslında ima etti. ABD medyası bu suikastı o kadar saçma okudu ki. İnsan bu çapsızlığa hayret ediyor. NY Post gazetesi, Prigojin için ‘dissident’ (muhalif) ifadesini kullandı. Yani bu şey demek gibi. Obama’nın da geçenlerde aşçısı şüpheli bir şekilde öldü. Bu bakış açısıyla aşçıdan bahsederken de ‘muhalif’ yazmak aynı şey... Bu arada Prigojin de Putin’in eski aşçıbaşıydı…
Bir ben değilimdir herhalde...
* Almanya’da çocuklara kendilerine ve arkadaşlarına dokunmayı öğretme bahanesiyle istismara yol açan kreşlerin sapıklara gün doğurduğunu, bu sayede çocukların istismarcıları güvenilir sanacağını düşünen,
* İngiltere’de British Museum’daki bazı eserlerin çalınması skandalı sonrası “Çalınan şeylerin çalınması ilahi adalet midir?” sorusu aklına düşen,
* Bakım ürünlerinde ‘hava kirliliğinden koruyan’ içeriklerin öne çıkmasıyla bu dünyada felaketlerin bile ‘büyük kasaya’ hizmet ettiğinden emin olan,
* Paris’te önünde en çok kuyruk olan mağazanın Goyard olduğunu görünce Louis Vuitton ve Hermes’nin tahtının sallantıda olmasına sevinen…