‘Samantha Jones’ olmadan ‘Sex and the City’ (SATC) olur mu? Oluyor. Modern zaman ilişkilerine ışık tutan kült dizinin ekibi 11 yıl sonra yine bir arada. En sevilen karakterlerden Samantha olmadan başlayan çekimler bile şimdiden kasayı dolduruyor. New York’ta çekilen dizinin setlerini hayranları basıyor. Setlerin kurulduğu her yer bir anda kentin en popüler merkezine dönüşüyor. Çekimler adeta kenti kalkındırıyor diyebiliriz. Çünkü bu kez hayranlar da diziden ‘ekmek’ yiyor. Nasıl mı?
Dizi en son 2004’te yayınlandığında bugünkü sosyal medya devlerinin hiçbiri yoktu. Forumlar en havalı portallardı. Ama dizinin eski bölümleri dijital platformlarda yayınlanınca yeni kuşak izleyicisi de oldu. Şimdi eski kuşak-yeni kuşak tüm hayranları setleri sosyal medya hesapları için takip ediyor. Bu sayede dizinin senaryosu hakkında ipuçları yürütülüyor. Bu da etkileşim yarışına dönüşüyor. Bir SATC fanının uzaktan görüntüleyip TikTok’a yüklediği çekim videosu 24 saatte 200 binden fazla izlendi. Dizi bu akıllı stratejisiyle şimdiden kendine Z kuşağından yeni kitle kazanmayı başardı.
HAZIRCEVAP MİLYARDER OLMAZ
Düşünmeden konuşup sonradan pişman olmak milyarderliğin kitabında yazmıyor. Dünyanın en zengin insanları her soruya hemen cevap vermiyor. Sorular karşısında bir süre sessizliğe bürünüyorlar. Buna ‘tuhaf sessizlik’ deniyor. Özellikle riskli sorulara yanıt vermeden önce suskunlukları 10-20 saniyeyi buluyor, bazen aşıyor. Bu sürede hem duygularını kontrol ediyorlar hem de en etkili yanıtı düşünmek için zaman kazanıyorlar. Tuhaf sessizlik süreleri milyarderine göre değişiyor:
APPLE CEO’SU TIM COOK: Konuşma sırasında bazen o kadar uzun düşünüyor ki arada kendine atıştırmalık molası verdiği bile oluyor.
AMAZON’UN KURUCUSU JEFF BEZOS: Çalışırken sessizlik tekniği uyguluyor. Toplantılar öncesi raporları okuyor ve üzerine düşünüyor. Bu sırada kimseden çıt çıkmıyor.
TESLA VE SPACEX CEO’SU ELON MUSK: Röportajlarda 5-15 saniye düşünüp öyle yanıt veriyor.
MICROSOFT’UN KURUCUSU BILL GATES: 20 saniye düşündüğü oluyor.
YENİ NORMAL: "SENİ SESSİZE ALDIM KANKA"
Pandemiyle birlikte normal kavramı yeniden tanımlanıyor. Geçmişte ‘normal’in içine sıkıştırdığımız ama hiç de normal olmayan her şey bir bir iptal ediliyor. Zihin sağlığını korumanın kıymeti anlaşılıyor. ‘Normalize’ (normalleştirme) akımı bizi sahtekarca davranmaya zorlayan, toplum normallerinde yeri olmadığını sandığımız her şeyle yüzleşmemizi sağlıyor. ‘We Are Not Really Strangers’ (o kadar da yabancı değiliz) isimli zihin sağlığı hareketi de bu ihtiyaçtan doğdu. Işte kuralları yeniden yazılan normallerden bazısı:
- Daha iyi bir yol bilmediği için hata yapan ‘eski sen’i affetmeyi normalleştir.
- Bazı mesajları haftalar sonra yanıtlamayı normalleştir. Bazı yanıtların gerektirdiği duygusal enerjiyi kendinde her an bulamamayı normalleştir.
- Nazik davranmak için sebep aramamayı normalleştir.
- Rahatsız hissettiren herkesi sessize almayı, engellemeyi, her telefona dönmemeyi normalleştir. Buna en yakınların dahil.
- Sürekli laf sokan ama şakaya sığınan kişilerin sana erişimini kesmeyi normalleştir.