Kırmızı ete alternatif olarak laboratuvarda yetiştirilen et pazarı büyüyor. 2023’te 173 milyon dolarmış. 2033’e kadar 6.5 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Büyümesinin en temel nedenlerinden biri iklim krizine karşı bir mücadele yolu olarak sunulması. Dünya çapında sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 12’sine neden olan hayvancılığın çevresel etkilerini azaltmaya yardımcı olması amaçlanıyor. Pazarın en hızlı büyüdüğü yer, kuşkusuz ABD. Haziran 2023’te Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi birkaç şirkete laboratuvarda yetiştirilmiş et satma izni verdi. Amerika, Singapur’dan sonra bu ürüne izin veren ikinci ülke oldu. Ama bu konuda ülke neredeyse tam ortadan ikiye bölünmüş durumda. Demokratların yüzde 80’i iklim değişikliği konusunda endişeli. Cumhuriyetçilerin de yüzde 80’i endişeli değil. Bu da ülkede yaklaşan seçimler öncesi laboratuvar etini siyasi bir araca dönüştürdü. Bazı eyaletler bu eti tamamen yasaklamaya başladı. Florida ve Alabama’da bu etlerin satışı yasayla yasaklandı. Arizona ve Tennessee eyaletleri de yasaklamayı planlıyor. ‘Sahte et’in milli kimliğe karşı bir değersizleştirme olduğunu, gerçek Amerikalıların gerçek et yiyeceğini savunuyorlar.
EVRİMSEL GELİŞİM FAKTÖRÜ
Florida Valisi Ron DeSantis, sahte etin “davranışlarımızı kontrol etmek ve laboratuvar etiyle beslenmemizi isteyen” küresel elitlerle ilgili bir komplodan kaynaklandığını söylüyor. Evrim teorisyenlerinin önemli bir kısmı da insan beyninin gelişiminin et tüketiminden sonra hızlandığını, ilkel insanların, primatlar gibi meyveler, bitkilerin yeşil yapraklı kısımları, filizler, tohumlar, kabuklu yemişler, köklerden oluşan bir beslenme düzeni olduğunu, insanın et ve özellikle pişmiş et tüketiminden sonra insanlaştığını savunuyor. Elbette bu araştırmalar da yapay et karşıtı politikalarda kullanılıyor. İşin bir de ‘duygusal’, yani parasal boyutu var. Amerikan sığır eti üretimi 100 milyar dolarlık bir endüstri ve siyasi bağışların yaklaşık yüzde 75’ini kendi partilerine aktarıyor. Sığır eti lobicileri çiftçilerin işsiz kalmasından endişe ediyor. Gerçi bu, yakın zamanda mümkün değil. Çünkü laboratuvar eti çok pahalı. Henüz bir market rafında satılacak durumda değiller. San Francisco ve Washington’da iki restoran menüsüne koydu ama sonradan çıkardı. Yani konu aslında insan ve gezegen sağlığından çok, önemli bir oranda kültürel ve siyasal bir çatışma unsuru. Bugünlerde gezegen dostu beslenme araştırmalarını daha sık görmemiz de tesadüf olmasa gerek... Bu tür araştırmalar gördüğümde sponsorlarına daha dikkatli bakacağım artık. Tabaklarımıza uzanan bir tartışma, sadece tabaklarımızla ilgili bir tartışma değil anlayacağınız.
UYDURUKTAN BEYİN ÇÜRÜMESİ
Günlük hayatınızda internet referanslarıyla konuşuyorsanız, “beyin çürümesi”nden muzdarip olabilirmişsiniz. ‘Brainrot’ deniyor bu sendroma. Düşük değerli internet içeriği ve bu içeriği tüketmek için çok fazla zaman harcamanın neden olduğu etkilere deniyormuş. Çok fazla TikTok, Reels izlemekten kaynaklanıyormuş. “xxx insanlara uyguladığım tarife”, “xxx olunca girdiğim haller” gibi sadece internet kullanıcılarının anlayacağı dilden referanslar vermek, beynin çürüdüğüne yoruluyor. Beyninizi sosyal medyaya teslim ettiğinizi gösteriyormuş bu özellikler. Baştan sona katılmıyorum. Tamamen uydurma bir kavram olmuş bu brainrot. 2024 yılındayız. İnternet ve sosyal medya, tüm sahteliklerinin yanında hayatlarımızın gerçeği konumunda. Elbette internet referanslarıyla konuşacağız. Hatta bu jargonu bilmek, bir tür sosyal kabul kriteri. Bazı ortamlara daha hızlı uyum sağlamanın bir yolu. Arkadaşlar, eşler arasında ‘içsel şakalar’ üretmenin bir yolu. Önemli olan her internet şakasına değil, aynı şakalara gülebilmek. Yani uygulama algoritmalarınızın uyumlu olması, benzer şaka içeriklerini tüketmek, önemli bir ortak özellik. Hatta bazen bir iletişim başlatmadan önce “algoritmam algoritmanı görmüş, beğenmiş” demenin Türkçe’si.
KADINLIĞIN KİTABINI YAZAN ‘M GEZEGENİ’
Ülkemizin en beğendiğim tasarımcılarından Mirela Cerica, “Planet M” (M Gezegeni) adlı bir koleksiyon hazırladı. Bunun bir moda haberi olmaktan öte bir önemi var. Bu koleksiyonun kampanya çekimi, Mısır’da Beyaz Çöl’de ve Siyah Çöl’de yapılmış. Başlı başına bir çılgınlık. Mirela Cerica, trend kaygılarından, moda kavramından uzak, izole bir gerçekliği olan, sınırsız hayal gücünden doğurduğu bir gezegen yaratmış. Cazibe dolu, zamansız estetiği ve özgün bir dinamiği olan bir gezegen. Atmosferini de “Aidiyet duygusu ile uçsuz bucaksız özgürlük hissi arasında” diye tanımlıyor.
Tıpkı gerçek bir kadın ruhu gibi! Her tasarımında yer alan istiridye kabuğu şeklindeki tokalar ise onun imzası. Hatta dünyaca ünlü bir giyim zinciri, istiridyeli tasarımları kopyalamaya bile kalkmıştı! Onun hikayesini de geçen gün öğrendim. Cerica’nın gittiği her seyahatte sabah erkenden kalkıp deniz kenarında gün doğarken topladığı istiridye kabukları, markasının da sembolü olmuş. Hayattan ilham alan, hikayesi olan her şey gibi ikonikleşmiş…