Nargin Adası ya da günümüzdeki adı ile Büyük Zire, Hazar Denizi’nin Azerbaycan’a ait bölümünde yer alan bir adadır. Tarihte Türkler açısından büyük acılara sahne olan bu ada, Bakü’ye birkaç deniz mili uzaklıktadır. Osmanlı güçleri Sarıkamış’ta Ruslar’a karşı büyük mücadele vermiş; soğuk, açlık, cephane yetersizliği gibi nedenlerden dolayı askerlerin birçoğu şehit olurken, birçoğu da Rusların eline esir düşmüştür.
Zorlu iklim koşulları nedeniyle Sarıkamış bozgununa uğrayan Türk askerinin çoğu yaralı ve hastadır. Aralarında rütbelilerin de bulunduğu Türk askerinin gönderildiği yer, esir kampından ziyade toplama kampı konumundadır.
***
Nargin Adası'nda su kaynağı ve bitki örtüsü yok, esirler barakalarda aç, susuz, ilaçsız kalıyor. Adada Türk esirlerin dışında Alman, Bulgar ve Macarlar da var, ancak adadakilerin büyük çoğunluğunu Türk askerleri oluşturuyor. Savaş meydanlarında esir düşen Türk askerlerinin yaşadıkları zorluklar, daha Rusya’ya nakledilmeleri sırasında başlıyor; hayvan taşımada kullanılan yük vagonları, nakil aracı işlevini görüyor.
Askerlerin çoğu nakil esnasında trenlerde can veriyor. Pislikten kaynaklanan ishal ve tifüs yaygın bir şekilde devam ediyor. Her gün en az dört beş ölüm olayı yaşanıyor, cenazeler üç dört gün vagonlardan alınmıyor. Esirler önce Nargin Adası'na getiriliyor, burada hayatta kalanlar daha sonra Rusya içlerine, rütbeleri yüksek olanlar ise Sibirya’ya esir kamplarına sürülüyor.
Rusya’da bu dönemde Çarlık rejimi yeni yıkılmış, yönetimde karışıklıklar hüküm sürüyor. Devlet düzeninin sarsılmasından dolayı, esir kampları oldukça sefil bir durumdadır. Esir kamplarına yiyecek, giyecek ve ilaç gönderme işi tamamen durmuştur. Yaşanan bu gelişmeler, tutukluları ciddi anlamda sıkıntıya sokmuştur.
***
1915 yılında Nargin Adası'na 10 bin esir alacak şekilde ikişer katlı 40 baraka yapılır. Barakalar 125 kişi barındıracak şekilde planlanmıştır. Harbin başlamasıyla birlikte Osmanlı esirleri Nargin Adası'na gelmeye başlar. Adada esir sayısı artıp, baraka kalmayınca, bu kez çadırlara geçiş yapılır. Esirler 200-250 kişilik döşemesiz ve penceresiz barakalarda tutuluyordu.
Barakalarda sinek ve tahtakurusundan uyumak mümkün değildi. Esirlere temizlik maddesi ve ilaç kesinlikle verilmiyordu. İlaçlama bahanesi ile esirlerin elbiseleri ellerinden alınıyor, esirler eksi 40-45 derecede iç çamaşırları ile kalıyordu. Hastaların üzerine örtecek örtüleri yoktu. Çeşitli bahanelerle esirlerin birkaç gün aç bırakıldığı hatta 6 gün su verilmediği oluyordu.
Durumdan hoşnut olmayan Azeri Türkleri, gazetelerde haberler çıkararak kamuoyu oluşturur ve askerler için yardım toplamaya başlar. Zengin aileler ve iş insanlarının yardımı ile adadaki esirlere temiz kıyafet ve gıda yardımı yapılır. İşte, Meryem Atmaca tam da bu anda devreye girer.
Elinde babasından kalma 10 bin altını vardır. Ruslarla pazarlık yaparak, zimmetinde bulunan tüm altınları onlara verir ve bin 800 esir askerimizi kurtarır. Savaşın bilinmeyen kahramanı Meryem Atmaca, 1931 yılında bakanlar kurulu kararıyla eşi Ali Rıza Bey ile birlikte Ankara’ya yerleştirilir.