Yale Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapan Paul Bloom, “Bebeklerin Ahlaki Yaşamı” adlı kitabında ahlakın, ahlak algısının ve ahlaki dürtülerin evrimsel kökenine ışık tutmaya çalışıyor. Prof. Bloom, çalışmasında “bebeklerden sosyopatlar yaratan ‘kötülüğün’ ya da merhamet duygularıyla dolu insanlar yaratan ‘iyiliğin’ kökenini nerede aramalı, kötülük nerede ve nasıl başlar, ufak bir çocuktan seri bir katil yaratan koşullar ve nedenler nelerdir, iyiliği ve kötülüğü içimizde eşit biçimde mi barındırıyoruz, saldırganlık gibi olumsuz özelliklerimiz doğuştan mı geliyor, yoksa sonradan mı ediniliyor?” sorularına yanıt arıyor…
***
Maymunlar ve insanlar arasındaki garip benzerliğe değinmekte yarar var. Maymunlar, farklı avcılar için farklı alarm çığlıkları atarlar. Alarm çığlıkları, bir maymunun diğerlerini uyarmak için çıkardığı seslerdir. Bir kartal ile bir şahine atılan çığlık birbirinden çok farklıdır ancak yavrular genellikle bu ayrımı bilmez. Her önüne gelene aynı çığlığı atarlar. Bu tehlikeli bir durumdur, çünkü bir alarm çığlığı atıldığında, maymunlar hızla bulundukları bölgeyi terk eder. Bu bölge, nadir bulunan ve değerli besinlere sahip de olabilir.
Dolayısıyla tehlike çok ciddi değilse, yanlış bir alarm çığlığı eldeki kaynakların boşu boşuna yitirilmesine neden olabilir. Bunun tam tersi de geçerlidir; çok tehlikeli bir avcı için, çok da tehlikeli olmayan bir avcıya yönelik çığlık atılırsa, maymunlar kaçmaz ve kolayca av olabilirler. Dolayısıyla yavru maymunlar, ne zaman hangi çığlığı atacaklarını toplumlarından öğrenir. Bu öğrenme, “ödül-ceza” mekanizması sürecinden geçerek gerçekleşmez. Yani maymunlar, doğru çığlığı doğru zamanda atan yavru maymuna gidip meyve vererek ödüllendirmez.
Benzer şekilde, hatalı çığlıklar atanları cezalandırıp sürü dışına itmezler. Bunun yerine, “destekleme” denilen bir öğrenme türünü kullanırlar. Bir yavru maymunun çığlığı, ancak bir yetişkin tarafından da atılırsa geçerlilik kazanır. Eğer yavru tek başına çığlık atıyorsa, hatalı bir çığlık atıyor demektir çünkü hiçbir yetişkin o çığlığa katılarak onu desteklemiyordur. Böylece maymunlar, ne zaman ne çığlığı atmaları gerektiğini deneme-yanılma sürecinden geçerek, yetişkinlerin desteklerine bakarak öğrenir.
***
Tıpkı maymunlarda olduğu gibi, insanlarda da kültürel normlar ve “iyi” veya “kötü” davranışlar, Prof. Bloom’un kitabında vurguladığı gibi, sadece şartlı refleks aracılığıyla öğrenilmiyor. Ebeveynler bebeklerin iyi davranışlarını, onlara daha fazla ilgi göstererek destekleyebilir. Bu, kısmen şartlı bir öğretim yöntemidir. Ancak çok daha etkili bir diğer yöntem ise ebeveynlerin yavrularına “rol model” olmalarıdır.
Yani onların “iyi” davranışlarını tekrar edip, onlara “destek” olmalarıdır. Ebeveynler ille de “kötü” davranışları cezalandırmak zorunda değildir. Anne veya babasının bir davranışına katılmadığını gören bir çocuk, bir dahaki sefere o davranışı sergilemekten çekinir. Bu yöntem, maymunlarda görülen öğrenme tipine oldukça benzemektedir.