Dimitrie Cantemir, IV. Murat’ı şöyle anlatıyor: “Masumların kanına susamış bir katildi, ağzından ölüm fermanından başka söz çıkmazdı; sanki kıydığı canlarla besleniyordu. Pek çok gece haremden gizlice çıkıp elinde kılıcı, sırtında sadece bir pelerinle çıplak ayak, kentin sokaklarını arşınlıyor, önüne geleni kılıçtan geçiriyordu. İçki içip dağıttığı odaların penceresinden, o sırada aşağıdan geçenlere ok atıyor, gündüzleri ise tebdil-i kıyafet kentte dolaşarak sudan sebeplerle zavallı insanları öldürüyordu. Kent halkına öyle bir korku salmıştı ki, hiç kimse, kendi evinde bile onun adını ağzına almaya cesaret edemiyordu.
IV. Murat bir gün kardeşi İbrahim’i öldürmeye karar verdi. Bütün oğulları çocuk yaşta öldüğü için ardından bir varis bırakmıyordu, bütün akrabalarından da nefret ediyordu; öyle ki Osmanlı Hanedanlığı’nın son üyesi olarak ölmek, ailesinin saltanatına da son vermek istiyordu.” Cantemir’in babası, zamanında Osmanlı tarafından Boğdan Beyi olarak atandı, kendisi de usül gereği İstanbul’a rehin olarak getirildi. İstanbul’a 14 yaşında geldi ve toplamda 21 yılını burada geçirdi. Enderun’da eğitim gördü, müziğe olan merakından dolayı Osmanlı musikisine özel ilgi duydu. Ustalardan kemani, tamburi çalmasını, ney üflemesini öğrendi. Osmanlı musikisine ciddi katkılar sağladı, muazzam eserler bıraktı. Türk müziğine ve kültürüne yaptığı katkılar övgü toplarken, İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Osmanlı’ya karşı takındığı aşırı düşmanca tutum eleştiri konusu olmuştur.
Cantemir, “Osmanlı Devleti’nin Yükselişi ve Gerileyişinin Tarihi” adlı Latince eserin yazarıdır. Batı’da Osmanlı Devleti konusunda oluşan önyargıların büyük kısmına bu kitabın sebep olduğu ileri sürülür. Kitap, Avrupa devletlerine Türkleri yenilgiye uğratmak için hayati önem taşıyan siyasal ve askeri öğütler içeriyor. Çar I. Petro kitabın bir an önce Rusça’ya çevrilmesi için emir verdi. Kitap daha sonra İngiltere ve Fransa’da yayımlandı. İngiltere Kraliçesi Caroline’in uzun süre bu kitabı başucundan ayırmadığı söylenir. Cantemir, aynı zamanda II. Ahmet’in çok sevdiği sohbet arkadaşıdır. 1711 Prut Savaşı sırasında, savaşı Rusların kazanacağını düşünerek Boğdan Voyvodası olduğu halde Osmanlı’ya ihanet etti ve Çar I. Petro’ya sığındı.
Türk sultanına ihanet edenin sadece kendisi değil bütün Boğdan halkı olduğunu söyledi. Boğdan halkına hitaben neşrettiği beyannamede bu hareketinin nedenini, Türklerin Boğdan halkına zulmettiğini ve aşırı vergiler yüzünden halkın ezildiğini söyleyerek açıklar. Ünlü yazar Voltiare onun için “Dimitrie Cantemir, hangi aileden gelirse gelsin tüm varlığını Bab-ı Ali’ye borçludur. Beyliğinin beratını henüz almışken, velinimeti olan Türklere, daha çok umut bağladığı Rusların yararı için hainlik etti. Bu ihanette Rum patrikleri ona cesaret verdi” demiştir. Osmanlı’nın Boğdan Beyi olduğu halde, velinimeti Osmanlı’ya ihanet etti ve Çar Petro’ya yaranmak için gizli ittifak kurdu.
Cantemir ile Çar I. Petro arasındaki gizli görüşmeler 1711 Ocak ayında başladı. Hatta bir rivayete göre Cantemir, İstanbul’a müracaat ederek Rusların ne düşündüğünü anlamak için Çar I. Petro ile münasebet kurma hususunda izin aldı. Osmanlı da ona güvenerek kendisine tam bir serbestiyet verdi. Rusların kesin mağlubiyetlerini gösteren antlaşmanın imzalanması Cantemir’i zor durumda bıraktı. Barış görüşmeleri sırasında Osmanlı delegeleri onun kendilerine teslim edilmesini istedi ancak Rus başdelegesinin Cantemir’in kayıp olduğunu söylemesi üzerine bu taleplerinden vazgeçtiler. Hatta sadrazamın, “İki devletin bir gavur için çekişmesi değmez” dediği rivayet edilir…