Osmanlı’da en uzun süre sadrazamlık görevini 1364-1387 yılları arasında toplam 22 yıl süreyle Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa yaptı. En kısa süre sadrazamlık görevini ise 5 Mart 1656 tarihinde 4 saat süreyle Zurnazen Mustafa Paşa yaptı. Sokollu Mehmed Paşa, uzun süre görevde kalan sadrazamlar arasında bulunur. Sokollu, 14 yıl 3 ay 17 gün sadrazamlık görevinde bulundu.
Sokollu, boyunun uzunluğu nedeniyle Osmanlı tarihlerinde ‘Tavîl’ veya ‘Uzun’ lakaplarıyla anılır. Üç padişaha sadrazamlık yapması, yaygın şöhreti, büyük gücü, sonsuz serveti, birçok hayratı ile bilinir.
Dönemin padişahı gibi hareket ettiğini çağdaşları bile doğrular. Sokollu’nun çağdaşlarından, Venedik’in İstanbul’daki elçisi Mario Cavalli 1567 yılında kendi hükümetine yazdığı notta, Sokollu Mehmed Paşa’nın “Osmanlı’da padişahlık yapan ilk vezir” olduğundan söz eder. Cavalli, Sokollu’nun “aklı ve sağduyusu” ile bu yetkiyi hak ettiğini belirtir.
Sokollu Mehmed Paşa, II. Selim vefat ettiğinde padişahın ölümünü gizleyerek saraydaki kardeşlerinden birinin tahta geçirilmesinden endişe eden Manisa’daki Şehzade Murad’ın cülûsunu sağladı. III. Murad’ın cülusuna kadar sadrazamlar padişahın elini öperdi. İlk kez III. Murad, babası II. Selim’in vefat ettiğini öğrenip Manisa’dan İstanbul’a geldiğinde, Sokollu Mehmed Paşa, protokolünün dışına çıkıp padişahın eli yerine eteğini öptü.
Sokollu ile ilk kez karşılaşan ve heyecanlanan III. Murad, şaşkınlıkla Sokollu’nun elini öpmeye çalıştı; Sokollu da bilerek mi, yoksa şaşkınlıkla mı padişahın elini öpeceğine eteğini öptü. Bazıları bunu dalkavukluk olarak yorumladı, bazıları ise şaşkınlık ve gerilimden kaynaklandığını söyledi. Fakat bu tarihten sonra sadrazamlar padişahın eli yerine eteğini öpmeye (sacak öpmek) başladı.
İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de bulunan “Hacer-ül Esved” taşının üç parçası, İstanbul’da Kadırga semtinde bulunan Sokollu Mehmed Paşa Camii’nde yer alıyor. Taşın bir diğer parçası da Kanuni’nin türbesinde bulunuyor.
Sokollu’nun ‘çılgın’ kanal projeleri vardı. Bu projelerin askeri ve ekonomik kaygılar amacıyla yapılmak istendiği aşikardır. Ancak bu projelerin o dönemde desteklenmemesi de son derece ilginçtir…
Don-Volga Projesi: Karadeniz ile Hazar’ı bağlama projesidir. Don ve Volga nehirlerinin birbirlerine yaklaştığı yerde 10 km’lik kanal açılması için çalışmalar başlatıldı, ancak Rusya’nın saldırıları, Kırım hanının projeye destek vermemesi yüzünden proje yarım kaldı. Bu projenin amacı; İran’ı donanmayla kuzeyden kıstırmak, İpek Yolu’na canlılık kazandırmak, Rusların güney yolunu kapatmak ve Orta Asya Türkleri ile bağlantı kurmaktı. Ruslar bu projeyi 1957’de gerçekleştirdi.
Süveyş Kanalı Projesi: Sokollu, Akdeniz’den Kızıldeniz’e kanal açmak istedi. Amacı, baharat yoluna işlerlik kazandırıp Akdeniz ticaretini canlandırmak ve coğrafi keşiflerin olumsuz etkilerini yok etmekti. Ancak bu düşünce gerçekleşmedi, proje olarak kaldı. Süveyş Kanalı Projesi, 1868’de Abdülaziz döneminde borçla gerçekleşti ancak Süveyş Kanalı’nın açılışına karşı olan İngiltere, 1882’de Mısır’ı işgal ederek kanalın da kontrolünü ele geçirdi.
Marmara-Sapanca Projesi: Marmara Denizi’ni İznik ve Sapanca Gölü aracılığıyla Karadeniz’e bağlama projesiydi. İstanbul Boğazı’nın yükünü hafifletmek, Karadeniz ticaretini canlandırmak ve donanma için iç tarafta bir üs oluşturmak projenin amaçları arasındaydı. Bu proje de diğerleri gibi gerçekleşmedi.
İnebahtı yenilgisinden sonra Sokollu hırs yaptı ve kaybedilen sayıda gemiyi denize indirdi. Ancak “İnebahtı ile sakalımızı kestiniz” derken yanıldı, İnebahtı ile sadece sakal değil, kol da kökünden gitti çünkü 20 bine yakın tecrübeli levend bu savaşta öldü veya esir alındı. Donanma kısa sürede yenilense de kaybedilen levendlerin yeri bir daha doldurulamadı…