Sanırım geçmişe duyulan en büyük özlem siyasetçileri aynı masada görmek. Tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan? Siyasetçi mi toplumu ayrıştırıyor yoksa toplum zaten ayrıştığı için mi bu siyasetçileri seçiyor? Kısır bir döngü bu durum. Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu, İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğünde seçim öncesi bir araya gelmesi olay olmuştu. Olur tabii, halk en son ne zaman böyle bir sahne gördü ki? Küçük bir kızdım ama hatırlıyorum; Siyaset Meydanı’nı herkes gelirdi. Medenice konuşulur, halkın fikirleri dinlenir, zıt görüşler karşısında düşünceler dile getirilirdi. Uzlaşma olmazdı belki ama halk o insanları aynı masada gördüğü için bu denli bir ayrışma da olmazdı.
Ben 1991 doğumluyum. Twitter’da '1991 Seçim Açık Oturum' diye bir programa denk geldim. Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Doğu Perinçek oturmuşlar, seçim çalışmalarından bahsediyorlar. Birbirlerini yumruklamadan, hakaret etmeden, ismin önüne arkasına “sayın” getirerek… O’cu, bu’cu olmadığı için programı herkes izliyor. Halk, karşı fikirlerle empati kurabiliyor, her yönden analiz yapabiliyor, karşılaştırabiliyor, takım tutar gibi parti tutmak yerine fikirleri savunuyor… O zamanlar kıymeti bilinmiyor bunların, her hafta halkla bir araya geliyor zaten siyasetçiler. Öyle ulaşılmaz, kopuk değiller. Sonra dönüp bakıyorum Siyaset Meydanı’na, 32.Gün’e oturtmuşlar gençleri fikirlerini dinliyorlar, soru sorabiliyor o zamanki gençlik. Soru sormak için okuyorlar, ilgileniyorlar, gündemi takip ediyorlar. Birilerine ulaşabilirseniz, bilgi daha keyif verir insana, kendinizi ifade edebilirseniz daha çok benimsersiniz ülkenizi… Bu durumun farkında o zamanki siyasi büyükler.
Şimdiki gençlerin en çok eleştirildiği konu apolitik olmaları. Bence Z kuşağını "TikTok’çu" diye eleştirmeden önce kendinizi sorgulamalısınız. Gençlik nereye gidiyor, diye. Anı kurtarmak bir çözüm değildir. Sorgulayan, düşünen, okuyan, üslubu düzgün bir nesil yetiştiremediysek bu hepimizin sorunudur. Bu hatadan dolayı Z kuşağını her alay malzemenize konu edemezsiniz. Kaldı ki ben sosyal medyada Z kuşağına yapılan bu eleştirileri kabul etmiyorum. Doğduklarından 2 sene sonra okul stresine giren, ailelerin “en” kavramına layık olmak için çabalayan, büyüklerinin gerçekleştiremedikleri hayallerinin projesi olan, geleceğinden umutsuz olan, her sene değişen eğitim sisteminin figüranları yaptığımız bu kuşağa dönüp söz söylemekten utanmalıyız.
Sadece z kuşağına yapılan bu muameleden değil utancım;
- Televizyonu açtığımda birbirlerine yumruk atan milletvekillerinin toplumsal şiddeti eleştiren çelişkisinden,
- Siyasetçilerin kameralar karşısında gıyapta yaptıkları yiğitçe siyaseti, karşı karşıya gelme fikrinde gösterememesinden,
- Öğrencileri aleni tehdit ederek toplumsal şiddete tuğla koyan dekanlardan,
- “O kim ki ben onun karşısına çıkacağım?” egosantrik söyleminde bulunanlardan,
- Elinde viski bardağıyla halkçı geçinenlerden,
- Sırf gücün yanında yer almak için dindarmış gibi davrananlardan,
- Eline fırsat geçince mağdurun en uç zorba olduğunu görmekten,
- İçi boş sözde cesur gazetecilerden,
- Emek hırsızlığı yapan insan hakları savunucularından,
UTANIYORUM!