Hafta sonu iki günlüğüne Abu Dabi’deydim…
İki güne neler sığdırdığıma ben bile şaştım. Bir otel açılışı, Louvre Müzesi, Formula 1 yarışı, Guns N’ Roses konseri ve dünyanın üçüncü büyük camisi Şeyh Zayed’e ziyaret.
Şehir çok büyük, mesafeler uzak ama hepsini yaptık mı?
Vallahi yaptık. O zaman hızlandırılmış tura buyrun...
■ Rixos grubu, Abu Dabi’nin Saadiyat adasında ilk ‘her şey dahil’ otelini açtı...
Grubun, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki dördüncü oteli olan Rixos Saadiyat Island; lüks, görkemli, havalı bir otel. Kışın ortasında yazı yaşıyorsun, Türk kahvesi de dahil Türk yemekleri yiyorsun, beyaz kumlu uçsuz bucaksız bir plajı var ve caretta dostu bir otel. Ayrıca oteldeki personel Türkçe biliyor, sizi Türk otelinde hissettiriyor.
Türkiye’nin imajını yurt dışına anlatmak ve taşımak adına önemli bir yatırım. ‘Bir İstanbul Gecesi’ temalı açılışta; gazeteciler, iş insanları ve şöhretler dünyasından isimler vardı; Sibel Tüzün sahne aldı.
■ Abu Dabi’de bir yıl önce açılan, mimar Jean Nouvel imzalı Louvre Müzesi’ni gezmeden olmazdı... İçinde Mattise’den Picasso’ya hatta Osman Hamdi’ye kadar sayısız sanat eseri var ama binanın kendisi başlı başına sanat eseri!
Müzelerden anlayan dostlar, eserlerden çok tatmin olmasa da mimarinin hakkını verdiler.
Eserleri incelerken, en çok da kayıp tabloyu konuştuk …
Şu, geçen yıl Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın 450 milyon dolara satın aldığı Leonardo da Vinci tablosu... Ortadan kaybolmuş!
Müzeyi gözdiğimiz gün basında haberleri vardı; Louvre Müzesi adına Selman tarafından satın alınan ‘Salvator Mundi’ adlı eser, kamuya açılmamış.
Sanatçılar ve restoratörler de hayli endişeli, zira bu eser Da Vinci’nin 20 resminden biri. Abu Dabi Louvre Müzesi, eylül ayında bu önemli eseri sergileyeceğini açıklamış ancak o günden beridir hiç haber yok.
Hiç değilse tablonun yerini görseydik dedik ama çabamız sonuçsuz kaldı...
Axl Rose’a bunu yapan hayat, bize ne yapmaz ki!
■ Abu Dabi seyahatinin en heyecanlı kısmı Formula 1’di...
Adrenalin dolu o anları Yas Marina’da yaşadık. Tam pit stop’ların karşısında yerimizi aldık; otomobillerin yakıt aldığı, lastik değiştirdiği her anı an be an izledik.
Ünlü aktör Will Smith de tam önümüzdeydi. Pistin ortasına çıktı, bayrak salladı ve yarış da başladı.
Kulaklarımızın zarı patlasa da tadını çıkardık. Yarışın galibi Lewis Hamilton şampanyayla yıkandığı sıralarda da ufak ufak mekanı terk ettik.
■ Bitti mi sandınız? Bitmedi! Formula 1’in kapanışını efsane grup Guns N’ Roses yaptı. Yorulduk diye gitmese miydik? Gidip kombo yaptık!
Konser 10 dakikalık yürüme mesafesinde; tabana kuvvet dedik. Hem Formula 1 yarışı dağılmış, hem dev bir konser var ama ortalıkta ne izdiham, ne kaos, ne trafik var. Şaşırdık; ‘vay be’ diyerek yutkunduk. Konser alanı hıncahınç... Çok bekler miyiz diye endişeliyiz ama ‘babalar’ tam zamanında sahnede. Axl Rose, Slash çıktığı an çığlıklar, uğultular başladı.
Dev ekranlardan sahneye hakimiz... Takıları, şapkaları, bandanaları, cool tişörtleri ile hala çok havalılar ama ‘amma da yaşlanmışlar’ diye gıybet yapmadan duramadık tabii.
Hele o yakışıklı Axl Rose’un değişimi, hepimizi ufak çaplı şoka uğrattı. “Axl Rose’a böyle davranan hayat bize neler yapmaz ki” diyerek son şarkıları dinledik ve uçağa yetişmek için mekanı terk ettik.
Özge’nin fiziğiyle kafayı bozanlar...
Abu Dabi seyahatinde Özge Ulusoy da vardı…
Güneşlenirken bikinili bir poz verdi; sosyal medyada da paylaştı. Oturuşundan kaynaklı olsa gerek; göbeği ve kaburgası biraz tuhaf görünmüş diye, ne yazılar döşediler, inanılmaz.
Orada olduğum için söylüyorum: Kadın çok güzel, falsosu yok, kesin bilgi yayalım!
Bir de o kadar da alışmış ki fiziğiyle ilgili eleştirilere… Bale yaptığı için yamulan ayak parmaklarını eleştiriyorlar, göbek deliği normalden daha yukarıda yukarıda diye dalga geçiyorlar, ‘yanaklarını aldırdı’ diye haber yapıyorlar.
O da gülüp geçiyor bunlara; “Sürekli fiziğimle uğraşıyorlar, artık umursamıyorum” diyor. İki günü birlikte geçirdik ya, ben de Özge’nin yediklerine içtiklerine taktım resmen!
Aklınızın alabileceği her şeyi yedi içti; hatta öğle yemeğinde makarna ile patates kızartması istedi, sabah kahvaltıda pancake ve waffle’lar havada uçuştu.
“Özge asabımı bozuyorsun” dediğimde de, gülerek anlattı: “Sadece seyahatlerde böyle yerim, porsiyonları da bitirmem. Ayrıca deli gibi spor yapıyorum. İstanbul’a dönünce de sadece iki öğün besleniyorum, abur cuburu hemen kesiyorum.” Neyse bunları dedi ya, sakinleştim biraz.