Giriş
Geçtiğimiz hafta Türk Sineması’nın efsane ismi Cüneyt Arkın’ın evindeydim. Hem yeni kitabı ‘Benim Kahramanım Türk Halkı’nı imzalatmak hem de kitapta merak ettiklerimi sormak için. 84 yaşındaki usta oyuncu sohbet boyunca yaptığı espriler ve anlattığı anılarıyla hepimizi kendine bir kez daha hayran bıraktı.
Koca bir ömür 151 sayfadan oluşan kitaba sığdırılmaya çalışılsa da keyifle okunacak bir kitap çıkmış ortaya. Başrolünü oynadığı 300’ün üzerinde film çekmek, yıllarca zirvede kalabilmek nesilden nesile bu filmleri izletebilmek gerçekten inanılmaz. İşte ölümsüzlük bu olsa gerek...
Eşi Betül Arkın’ı tanıyınca da bu başarının kaynağı çıkıyor ortaya. Her koşulda sevmiş, sahiplenmiş, yıllarca süren alkol sorununda bile pes etmeden yanında yürümeye devam etmiş. Betül abla “Bugün olsa bu kadar sabredebilir miydim bilmiyorum. Ama onsuz da bir hayat hiç düşünmedim” diyor tüm bunları konuşurken. Cüneyt Arkın hemen “Ölüm korkutmuyor, Betül’ün ölümünü görmek korkutuyor. Ondan önce ölmek istiyorum.” diyerek söze giriyor.
İnanılmaz bir hayat tecrübesi ve deneyim. 56 yıl dile kolay yarım asırı devirmişler birlikte. Cüneyt Arkın konuşurken bile gözleri “Bebek” diye seslendiği eşi Betül Arkın’ı arıyor. Bir ara yorulup odasına gittiğinde hemen Betül ablaya “Tamam alkolü bir şekilde atlatmışsınız, ya şöhretin zirvesinde, tüm kadınlar peşindeyken nasıl dayanabildiniz?” diye soruyorum “Çok zordu.
Çoğu da evli kadınlardı. O yüzden beni yanından hiç ayırmak istemezdi. Kuaföre giderdim, ne zaman geleceksin hadi gel diye arardı. Ben kavga etmem, yüzümü asardım o ne yapar eder gönlümü alırdı” dedi. Belki de uzun ilişkilerin getirdiği başarının sırrı da budur.
YAKIŞTI MI?
Türkiye genelinde birçok ilde çiğ köfte ve lahmacun işletmesi bulunan İbrahim Tatlıses, geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı yaptı ve bu işletmelerin sayısını bine çıkaracağını söyledi. Buraya kadar her şey normaldi fakat son dönemde şöhretleri yurtdışına kadar uzanan Nusret ve CZN Burak’ı hedef alarak “İnsanlara çamur satıyorlar, benim sayemde piyasaya çıktılar” açıklamaları ise ticari rekabete uymadı.
İbrahim Tatlıses bu açıklamayı yaptı diye kimsenin gittikleri mekanları terk edip İbrahim Tatlıses’in lokantalarına koşacağını sanmıyorum. Kim nerede isterse orada yemeğini yer. Kendi işletmelerine müşteri çekmek için karalama kampanyası yapmak, adının önünde ‘İmparator’ yakıştırması olan bir sanatçıya yakışmadı.
Bu arada bu zamana kadar ne CZN Burak’ın mekanlarına gittim ne de Nusret’in. Bu kadar insan tercih edip gidiyorsa, kapılarında kuyruklar oluşuyorsa vardır bir bildikleri. O yüzden laf değil, icraat önemli.
EMSAL KARAR
Cem Yılmaz, eski eşi Ahu Yağtu’ya ödediği 10 bin dolarlık (Yaklaşık 150 bin TL) nafakanın azaltılıp TL olarak ödenmesi için dava açmıştı. Mahkeme itirazı kabul ederek nafakayı 70 bin TL olarak ödemesine karar vermişti. Geçen avukat arkadaşım Yıltay Günay aradı.
Söz döndü dolaştı boşanma ve nafaka davalarına geldi. Son dönemde ekonomik kriz yüzünden bu tarz davalarda artık tarafların aldıkları nafakayı arttırmak veya ödedikleri nafakayı indirmek için çok fazla dava açıldığını söyledi.
Bu arada özellikle Cem Yılmaz’ın açtığı davanın yüksek nafaka ödeyen birçok ünlü isme de emsal teşkil edebileceğini söyledi. Hatta birkaç ünlü şimdiden harekete geçmiş bile. Cem Yılmaz’ın emsal kararı sonrası bu tür davaların çok daha artacağı kesin. Başka dava açan kimler var doğrusu ben de çok merak ediyorum.
SAKIN KAÇIRMAYIN
Son birkaç haftadır İclal Aydın’ın çok satan romanından uyarlanan ve salı akşamları Kanal D’de ekrana gelen ‘Üç Kız Kardeş’ dizisine kilitlenmiş durumdayım. Ailenin, kardeşliğin, dostluğun, sevginin önemini öyle güzel anlatıyor ki, izlerken insanın içini ısıtıyor.
Yıllarca reyting rekorları kıran ‘Bizimkiler, Ekmek Teknesi, İkinci Bahar, Canım Ailem’den sonra nihayet sıcacık bir aile dizisi izleyebiliyoruz ekranlarda. Ayvalık’ın o eşsiz manzarasıyla her izlediğimde ‘Lütfen bitmesin’ diye geçiriyorum içimden. Her bir karakter öyle güzel oturmuş ki role salı günlerinin gelmesini iple çekiyorum.
