Talihsiz açıklama

Ressam Günseli Kato geçenlerde katıldığı programda “Bir kadın çocuk doğurmuyorsa eksiği vardır. Kadının kadın olması için çocuk doğurması gerekir” sözleriyle cehaletin eğitimle hiçbir ilgisinin olmadığının da şahane bir şekilde altını çizmiş bulundu. Annelik ne kadar kutsal bir mertebe dense de sadece doğurmakla ulaşılabilecek bir yer değil bence o mertebe.

Çocuk doğurmadığı için söylenen bu sözler bir kadının başka bir kadına yapabileceği en büyük ayıptır. Bizler onun adına utandık, acaba o bu sözlerinden sonra anne olmak isteyip de olamayan kadınları üzdüğü için utanmış mıdır? Ayrıca çocuk doğursun doğurmasın, bu kişinin kendi seçimidir. Bunu eksiklik olarak görmek, aklı başında birinin söyleyeceği sözler değildir.

Kalbinde başka canlıları da çıkarsız, beklentisiz seven, koruyan ve kollayan herkes bence birer annedir. Mertebe olayına gelirsek de en yüksek mertebe bunca kötülüğün içinde ‘İyi bir insan olabilmektir’... Tanımaktan onur duyduğum öyle güzel kadınlar var ki işlerini güçlerini bırakıp, hayatında sadece haritada gördüğü en ücra köylerde yardım bekleyen çocuklara elini uzatan.

Onlar için kalbi çarpan. Delik bir ayakkabı gördüğünde içi sızlayan, gece uyuyamayan. Günseli Kato’nun bu talihsiz açıklaması gündeme gelme çabasından başka bir şey olmasa gerek. Bu kadar konuşulduktan sonra bence bir sergi açması şart. Keşke doğurmakla anne, doğurmakla kadın, hatta insan olunabilse. Mühim olan iyi insan olarak yaşayıp bu dünyadan ayrıldıktan sonra da iyi olarak anılmaktır.

TAKILAR KİMDE?

Merve Boluğur ve Mert Aydın’ın evleneceklerini duyduğum anda ister istemez kafamda bu evliliğe bir ömür biçmiştim. Tahminim 2 aydı ama 40 günde bitti. Hatta o dönem yazmayı bile düşündüm ama sonra mutluluk düşmanı ilân edilmemek için yakınlarıma söylediğimle kaldı.

Hani bir laf vardır ya ‘Görünen köy kılavuz istemez’ diye ilişkinin başlaması da evlilik süreci de oldukça hızlıydı. Mert Aydın bu zamana kadar olmadığı kadar haber oldu. Merve Boluğur’un zaten Murat Dalkılıç’tan ayrıldığından beri psikolojisinin iyi olduğunu düşünmüyorum. Bazen şöhreti taşımak ve o şöhretle yaşamak çok zor olabiliyor. Neyse... Benim asıl merak ettiğim düğünde eş dost akraba takılarını taktılar.

Hatta Aslı Hünel’in, Merve’ye taktığı beşi bir yerde hâlâ gözümün önünde. Düğüne birçok firmanın sponsor olduğunu da düşününce insan ister istemez düğünde takılan altınların kimde kaldığını merak etmeden duramıyor.

ESTETİK AYIP MI?

Günlerdir Büşra Pekin’in yeni görüntüsüne harcadığı paralar kalem kalem yazılıp çiziliyor. Eski ve yeni halini yan yana koyup kıyaslamalar yapılıyor. En son Nilgün Belgün çıkıp 25 yıl önce botoks yaptırdığını söyleyip yapanları eleştirdi. Sözlerine herkesin birbirine benzediğini de ekledi.

Eskiden bu sözleri söylese kendisiyle hemfikirdim. Hatta bir popüler doktor vardı. Kimin ne yaptığını ünlülerin yüzlerinden biz magazinciler bile anlardık. Resmen yüzlerine imzalarını bırakırlardı. O dönem yanlış estetik yapa yapa bu işi öğrendiler desem yeridir. Ama şimdi öyle mi? Teknoloji ilerledi. Güzellik yarışmalarına bile estetik yaptırıp giren var. Eşi dostu eski fotoğraflarını paylaşmasa doğal güzellikleri sanıp inanacağız. Bu işi hakkıyla yapan doktor bulan fırsatı kaçırmadan yaptırıyor.

Günümüzde estetik yaptırmayan kaldı mı? Sanmam. Sadece aşırıya karşıyım. Teknolojinin imkanlarının da doğru şekilde, abartmadan kullanılmasından yanayım. Bunu en güzel şekilde kullananlardan biri de bence İrem Derici. Hakını sonuna kadar veriyor. Sonuç da ortada zaten.

KONUŞ PETEK!

Dün POSTA’nın pazar ilavesinde Alev Gürsoy Cimin’in Petek Dinçöz ile yaptığı şahene bir röportaj vardı. Petek sanat camiasından bahsedip asla dostluğun olmadığını, tekrar geri dönmesinin kimsenin işine gelmediğini söyleyip dert yandı. 24 yıldır bu işi yapıyorum. Hangi ünlüye sorsan sanat camiasını kurtlar vadisine benzetiyor.

Herkes kuzu. İnsan ister istemez merak ediyor. Bu kadar kuzuyu hangi kurtlar rahatsız ediyor. Ahhh be Petek keşke o kurtları açıklasan da sanat camiası bir nefes alsa.