Hadise’nin Kaan Yıldırım’dan ayrılmasına sebep olarak gösterilen iddialardan biri de “Kaan beni çok yordu” diyen şarkıcının sevgili baskısından bunalmış olmasıydı. Hadise’nin yakın dostlarına “Her şeyime karışıyordu. İşime, fotoğraflarıma, sosyal medya hesaplarıma” diye dert yandığı konuşuluyordu. Geçtiğimiz günlerde Uraz Kaygılaroğlu’nun yakın dostu Kaan Yıldırım’ın üstsüz pozuna yaptığı şu yoruma çok gülen oldu: “Üstün çıplak fotoğraf koydun bişi demedim, bir de üstüne dişlerini göstererek mi gülüyosun!!! Hem de bacakların görünürken (!) Sanırım ayrılıcaz!”
NE GEREK VAR?
Ancak bunu espri olarak görmeyip biraz önce bahsettiğim Yıldırım’ın Hadise’nin fotoğraflarına karıştığı iddiasıyla dalga geçtiğini düşünenler de oldu. Belki hiç ilgisi yok ve bu ikilinin kendi arasında bir şaka. Ama geçmiş bitmiş bir ilişki hakkında yanlış anlamalara neden olabilecek bir paylaşımın ne gereği var? Hassas davranıp bunu düşünmeleri gerekmez miydi?
ÖTEKİ TARAFTAN GELEN MESAJ
Beste Açar 2015’te ölen babası Kayahan’dan mesajlar geldiğini iddia etmiş. Kayahan eşi İpek Açar’ın soyadını kullanmasını istemediğini söylemiş kızına. Valla ölen bir yakınım benle konuşsa çok korkarım. Hele bir de böyle spesifik mesajlar veriyorsa daha da korkarım. Kendimi okutur üfletirim. Bu arada Beste Açar’ın 90’larda bir yıl evli kaldığı Tayfun Duygulu da daha sonra Allah’la konuştuğunu, uçtuğunu, uzaylıların geleceğini falan söylememiş miydi?
TULUM’DAN TOKYO’YA
Yeme içme ve eğlence dünyasının patronlarından Tayfun Topal bir mekan açana kadar en ince detayına kadar uğraşmayı çok sever. Birçok yere imza atan Topal bu kez Taksim’deki Ceylan Intercontinental Otel’in altındaki People’ı adeta yıkarak bambaşka bir şey ortaya çıkardı. Daha önce atıl duran bahçe büyük bir dönüşüm geçirerek Ginza oldu. Tokyo’daki bir mahalleden adını alan Ginza’ya girmeden dev bir heykel sizi karşılıyor.
Hava kararınca ışıklandırmayla müthiş görünüyor doğrusu. Bir benzeri de müthiş bir derinliğe sahip olan mekanın en sonunda bulunuyor. Tulum esintileri taşıyan Ginza’da yaratılan atmosferin İstanbul’da başka bir benzeri yok. Tavandan sarkan ışıklandırma seçimleri, masalar, sandalyeler, duvarların biçim ve renkleri uzun uzun planlanmış, düşünülmüş. Her köşesi ayrı bir Instagram pozu malzemesi.
EĞLENCENİN ADRESİ
İnsana başka bir dünyaya gelmiş hissi veren, ilk başta merak ve heyecan uyandıran, sonra keyif vermeye başlayan bir ortam burası. Müzikler de bu ambiyansa hizmet eder nitelikte. Tabii belli bir saatten sonra hızlanan şarkılar eğlencenin fitilini ateşliyor. Ginza’nın menüsü ise dekoruna göre ters köşe. Çin ve Japon mutfağından örnekler var. Şehrin en eski Uzakdoğu restoranı Dragon’un mutfağından gelen bir ekip iş başında.
Hem Çin yemekleri hem de Japon suşilerinden tatmak mümkün. Ginza şimdiden özel yemeklerin, kutlamaların ve ardından gelen eğlencenin adresi oldu. Hem de 10 gün gibi kısa bir sürede. Sosyal medya burada çekilen ışıl ışıl fotoğraflarla doldu. Yakında herkes birbirine “Nee sen hâlâ Ginza’ya gitmedin mi?” demeye başlayacak.
FELEKTEN BİR GECE
Kim kaldı eski clubber’lardan? Eski güzel günleri yad etmek için Stelyo Pipis’in Harbiye’deki kulübü SuperFabric’e gittik. Unutmadan, giriş ücreti yok. Birçok mekan gibi burada da istasyon masa düzeni olsa da içkimiz elinizde dans edip eğlenmeniz de mümkün. Müzikten sorumlu olan DJ Oğuz Saraç kitleyi coşturacak şarkıları çok iyi biliyor. Müziğe kendinizi kaptırdığınızda vakit hızla akıp geçiyor. Bir kulübün en önemli noktası ışıklar da ışık tasarımcısı Tolga Koç’a emanet.
SÜRPRİZLERLE DOLU
Ama gece SuperFabric’te daima sizi şaşırtan sürprizlerle dolu. Mesela birden sahneye Oryantal Didem çıkıyor. O gece en kıvrak danslarıyla ortamı alev alev yaktı Didem. O sırada ‘erenssabanci’ nickli Instagram fenomeninin Didem’in kostümünü yüzlerce lirayla doldurduğunu izlemek de ayrı bir eğlenceydi. Şovlar bununla bitmiyor. Kadın ve erkek dansçılar sahneyi boş bırakmıyor.
Müzik yükseldikçe gördüğümüz dans figürleri daha karmaşıklaşıyor, kostümler daha renkli ve cesur hale geliyor. Pandemi nedeniyle uzun süredir uzak kalınca kulüpçülüğün nasıl bir şey olduğunu unutmuştuk. SuperFabric hem misafirlerini el üstünde tutup eğlendiriyor hem de emek verilmiş şovlarla ilgiyi canlı tutmayı başarıyor. Biz şahsen felekten bir gece çaldık. Siz de çalın!
HERKES MOMO’DA
İstanbul’daki Momo şehrin gizli hazinelerinden biri. Çeşme’deki The Beach of Momo ise bence Ege’nin en güzel sürprizi. Çünkü bu benzerlerine göre daha küçük bir alana yayılan beach club’da nedense bir nostalji, bir aidiyet, bir sıcaklık ve mutluluk hissi var. Nedenini de ben söyleyeyim, havası, denizi ve burada yaratılan ortam bir araya gelince tüm bu güzel duyguları hissediyorsunuz.
Üstelik restoran bölümünün menüsü de sizi mutlu etsin diye hazırlanmış. Mekanın yaratıcılarından Ece Akbulut’un adını taşıyan Ece’nin makarnası mesela uzun süre aklımdan çıkmayacak. Biraz geç gittiğimiz için şezlong bulamadık ve beklemek zorunda kaldık.
Bir süre sonra İrem Derici ve arkadaşının kalktığı şezlong bize kaldı! Biraz ötede de Feryal Gülman oturuyordu. Momo’da ünlülerle yan yana güneşlenmek, günbatımı partilerinde onlarla dans etmek de sıradan bir durum. Ağzının tadını, keyfinin değerini bilen, Çeşme’de Momo’ya gider.
CABBAR’IN BAŞARISI
Serkan Koca ve ortağı Bora Berker Cabbar Port’u Alaçatı’nın dışında açacaklarını duyurduklarında “Oraya kimse gelir mi?” diye sormuştum. Geçen Çarşamba gittiğim Cabbar’ın yerini tam olarak bilseydim öyle sormaz, “Oraya kimse gelmez” derdim. Çünkü gerçekten çok çok sapa bir yerde! Ama manzarası, havası müthiş. Ve ıssızlığın ortasına öyle bir mekan kondurmuşlar ki! İnsanlar hafta içi bile akın akın geliyorlar.
Yüzde 70’i kadın olan, şık, hoş bir müşteri kitlesi var Cabbar’ın. Şıkır şıkır da bir dükkan yapmış Serkan. Girince önce sağda ocakbaşı ve meze dolabını görüyorsunuz. Orayı geçince birden karşınıza ferah ötesi bir alan ve onun bağlandığı deniz manzarası çıkıyor. 1.5 ay gibi kısa bir sürede hiçbir şey olmayan bu alanı şık bir mekana dönüştürmeyi başardılar. Tarz ve süslemeleriyle de müthiş bir ambiyans yarattılar.
KULÜBE DÖNÜŞÜYOR
Cabbar’da yemekler mezelerle başlayıp bol çeşitli kebaplarla devam ediyor. Muhabbet hızla devam ederken belli bir saatten sonra ortadaki yemek masaları kalkıp istasyon masalar geliyor. Müzik hızlanıyor, ışıklar azalıyor ve Cabbar kulübe dönüşüyor. Bu noktada yeni ve daha genç müşteriler gelmeye başlıyor ve kendinizi bambaşka bir ortamda buluyorsunuz. Püfür püfür esen Alaçatı esintisiyle güzel müzik ve güzel bir kalabalık bütünleşiyor ve ertesi gün aklınızda tek kalan ne kadar eğlendiğiniz oluyor.
İYİ YEMEK, İYİ KOKTEYL
Mini bir yaşam merkezi diyebileceğimiz Alaçatı Club Baba’nın içinde mağazalar ve restoranlar bulunuyor. Burada 3 Temmuz’da hizmete giren Kita’s Brasserie mutlaka uğrayıp yemeklerinin tadına bakılması gereken bir mekan. Ağaçların altında, serin, şık bahçeli ve harika bir dekorasyona sahip. Kokteyl konusunda iddialılar. müthiş kokteyl ve alkolsüz içeceklerini mutlaka denemelisiniz.
Menü ise biraz doğu biraz batı derken hoş bir buluşma olmuş. Steak tartar, humus yatağında ciğer, ahtapot carpaccio ve dil çok başarılıydı. Safranlı rizotto ile osso bucco, keşkek ile organik tavuğu da çok beğendim. Şefin keşkekin içine közlenmiş patlıcan koyarak yaptığı müthiş hareketi ise çok takdir ettim. İstanbul’da Galata Port’ta da dev bir şube açacaklarını öğrendiğim Kita’s iyi yemek sevenlerin uğrak yeri olmalı. Hem Alaçatı’da hem de İstanbul’da.
AGROVELA’DA HUZUR
Sezonun sona ermesine fazla kalmadı ama ben bu yaz Çeşme’ye ancak geliyorum. Geçen yıl pandemi yüzünden ihmal ettiğim Agrovela Otel’de kalıyorum. Burası Alaçatı’nın en huzurlu noktası olabilir. İki şık taş binadan oluşan otelin 2 havuzu var. Odaları klasik ve konforlu, renkleri iç açıcı, havalandırması mükemmel, banyoları pırıl pırıl. Kullanılan tekstil ürünleri en kalitelisinden.
Ama Agrovela’yı özel yapan şey Deniz Berke yönetimindeki ekip. “Kadın eli” klişesine kapılıp konuyu oraya bağlamak istemiyorum. Bu sektörün Alaçatı’daki en başarılı isimlerinden olan Deniz Hanım otelin müşterilerini kendi evindeki konuklarıymışçasına ağırlıyor. Öyle iyi hissediyorsunuz ki ayrılmak istemiyorsunuz. Bir günü baştan sonra Agrovela’da hiç sıkılmadan geçirebilirsiniz. Havuz başında şahane müzikler eşliğinde güneşlenebilir, içkinizi yudumlayabilir, kitabınızı okuyabilirsiniz. Acıkırsanız da meşhur mantılarından yemelisiniz.
YEŞİL FESTİVAL
Çeşme Belediyesi’nin düzenlediği Kıyıdan Kıyıya Türkiye-Yunanistan Film Festivali için Çeşme’deyim. Çevreye saygılı ve sürdürülebilir bir organizasyon olan festivalin açılışı önceki akşam yeşil halı seremonisi ve ‘Ghosts’ filminin gösterimiyle yapıldı. Alaçatı Amfi Tiyatro’da gerçekleşen gösterimler büyük ilgi görüyor. Bu akşam ‘Bilmemek’ filminin ardından yönetmen ve oyuncularla bir söyleşi de olacak. Festival izlenimlerimi uzun uzun haftaya paylaşacağım…