Biliyorsunuz ara sıra Marmara Bölgesi için deprem senaryoları tekrar tekrar gündeme geliyor. Ama buna rağmen yine de depremle birlikte baş gösterecek olası senaryolara karşı önceden somut bir adım atılmıyor. Oysa o günü, günleri beklemeden şimdiden ve acilen önlem alınmalı. “Her şeyden önce bir Deprem Bakanlığı kurulmalı. Ki deprem olduğunda söz konusu bölgeyi ivedilikle ‘olağanüstü hal deprem bölgesi’ ilan edebilsin. Başına da tam yetkili, hızla karar alıp uygulayabilecek, bölgeye yatırımları ve bulduğu fonları en hızlı şekilde dağıtacak, 7/24 bölgede vakit geçirecek, oranın insanına bizzat dokunacak ve sil baştan yapılan yapılaşmayı tam kapsamlı hale getirecek biri atanmalı” diyor telefonda konuştuğum eski Ekonomi Bakanı Prof. Dr. Işın Çelebi. Rahmetli Turgut Özal dönemimin ekonomi bakanlığını yaptığı için devletin reflekslerine hakim biri olarak, önemli eklemeler yapıyor: “Binalar yeniden inşa edilirken oradaki yerel üretimin, kültürel mirasın, tarihi dokunun devamının sağlanabilmesi; halkın yaşamını kendi kendine idame ettirmesine de olanak verilmesi (tarım-hayvancılık, yerel üretim, ticaretle) için tam yetkili birinin sadece bölgeye odaklanması şart. Ayrıca bölgeye yardım eden çok sayıda gönüllü insan ve kurum oluyor ama herkes bir yerinden tutuyor. Tüm bu yardımların da koordine edilmesi gerekiyor. Böyle bir oluşum buna da hizmet eder” diyor. Ve de ancak başbakan yetkisinde birinin tüm bu zorlu süreci tam kapsamlı yönetebileceğini söylüyor.
İSTANBUL’DAN ANADOLU’YA
Hesaba katmamız gereken yaşamsal bir konu daha var: Bugüne kadar üretimi-sanayiyi-ticareti hep Batı’ya ama özellikle İstanbul’a yığdık. Düşünün ki bugün koskoca Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’den fazlasını İstanbul tek başına yapıyor. Tekstilde istihdam sıralamasında İstanbul 1. sırada geliyor. Ama buna mukabil, ihracatın en ağır topu olan tekstilde kullanılan pamuğun yüzde 60’ından fazlası Güneydoğu’da üretiliyor! Sizce burada devasa bir sorun yok mu? “Sorun çok büyük. Bugüne kadar tam anlamıyla tüm yumurtaları aynı sepete koyduk. Dahası; 2023 Kahramanmaraş depreminden sonra gelen göçle birlikte, İstanbul’daki yük daha da arttı. Şehrin bu yükü, yani Türkiye’nin ekonomisini kaldırması beklenemez. Kaldı ki buna bu şehirdeki yüksek deprem riskini eklersek, bu ülke için hayati bir hata” diyor telefonda görüştüğüm Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya. “2.si; deprem gösterdi ki, yumurtaları farklı sepetlere bölerseniz, çarkın dönmeye devam etmesi çok daha kolay olur. Buna deprem bölgesinde bizzat şahit olduk. Bu nedenle yatırımın Anadolu’nun farklı şehirlerine dağıtılmasında fayda var” diye ekliyor.
GEÇİŞ SÜRECİ ŞART
İyi peki de yatırım, üretim, sanayi nasıl büyük oranda İstanbul’dan tahliye edilip Anadolu’ya dağıtılacak? Yatırımcının her şeyden önce o bölgede yaşam standardı ve insan kaynağına ulaşım endişesi var. Havaalanı-limana yakınlık, alışılmış bir üretim sistemi, nitelikli elemana kolay ulaşım, üreticilere yakınlık, tamirat vs. için teknik desteğin kolaylığı, gibi konularda İstanbul’u tercih ediyor. “Tam da bu yüzden bir geçiş süreci, kuluçka dönemi olmalı. İstanbul’daki bu avantajlar Anadolu’da oluşana ve yatırımcı buraya gelmek isteyene kadar 1000-1500 metrekarelik ‘hızlı işlik’ denilen, Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapılabilecek geçici yerler sağlanmalı. Bu bölgenin avantajlarını görüp yaşayan yatırımcı zaten bir süre sonra buraya fabrika kurmak isteyecektir” diyor DTSO Başkanı.
MISIR YERİNE ADIYAMAN
Geçiş süreci için bir diğer çözüm de; iş gücünün çok olduğu yerlerde “örnek yatırım alanları” kurmak. Avantajlı büyük üretim üsleri yaratmak. “Örneğin birçok üretici firma, iş gücü ve elektrik gibi masraflarında yüzde 20 tasarruf ettiği için Mısır ya da Bangladeş’i tercih ediyor. Biz bu üretim üslerinde sağlanan teşviklerle, enerjide verilecek destekle ve iş gücü üzerindeki yükü kaldırarak (işçiye çıplak ücret vererek) aynı avantajları yaratabiliriz. Bununla birlikte teşvikler önemli ama bizim artık kısa vadeli teşvik-desteği aşan bir sisteme ihtiyacımız var, Verda Hanım. Yaptırımları devreye sokarak da, bazı sektörlerin İstanbul’da kalmasını artık cezalandırabiliriz” diyerek sözlerini bitiriyor Mehmet Kaya. Tam da Türkiye’nin en bereketli topraklarına ve en köklü tarihine ev sahipliği yapan bölge sil baştan kuruluyorken, Konya’dan Hakkari’ye kadar insanların kendi kentlerinde iş bulacak ve bölgede kalmak isteyecek hale gelmeleri lazım. Neden Diyarbakır bir İstanbul, Adıyaman İzmit olmasın yeniden?